Günlerden Galatasaray vol.27

Şampiyonlar Ligi maçı öncesi, çeyrek final demiyorum dikkatinizi çekerim -zira çeyrek final deyince elim ayağıma dolaşıyo-, kimsenin Belediye maçını taktığı yoktu. En başta da ben tabii. Maçın cumartesi olmasının da bunda etkisi olabilir evet, bilemedim şimdi. Ama çok şükür çocuklar bizim gibi gevşek değil de (Fatih Terim senin başında olsun da göreyim gevşekliği, evet) ilk yarıda kestiler fişi. İkinci yarı da top çevirerek bitti. Hani geçen maçlardan birinde tek farkla öndeyken rölantiye almanın sıkıntısından bahsetmiştim ya, ne kadar yürekten söyledimse birilerine küpe olmuş. Şöyle olsunlar can verelim. Gollerden bahsetmek gerekirse, Burak, Buraklığını konuşturdu demek yeterli olacaktır, bilhassa ilk golde... Gollerin ikisini de kendisinin attığını eklemekte fayda var, gelecek nesiller için yani. Adam resmen gün, saat, statü, takım, lig ayırt etmeksizin atıyor. Nazarımız değmezse sıkıntı var. Elde nasıl tutulacak bu çocuk ya :/ Gollerin ikisini de Burak'tan dedik ama Drogba'nın da payını es geçmemek lazım. Ben ki kalbinin bi tarafını da  United'a adayan hatun, Chelsea'de pek sempati duymadığım Drogba'ya bugün kırk yıllık Galatasaray futbolcusu gibi saygı duyup sempati besleyebiliyorum, tuhaf o.O Bugünlük de bu kadar kaldı 7 maç. Bu iş buradan dönmez, dönmesin. Şampiyonluk ve şampiyonluğa bağlı bişeyler de hayırlı olsun. Yürüyedur Galatasaray!

Aylık yazılar #mart

Martı da devirmemize bir hafta kala dedim ki döküleyim. Çok şey birikti içimde de bir şeylerin çözülmesini bekledim yazmak için. *Yazar burada yazının devamını satmak için ölümüne reklam yapmaktadır* Mart dediğin kararsız ay. Havalardaki o kararsızlık insanlara da yansıyor. Özellikle de bana. Dengesizin teki olmuştum ayın ilk 3 haftası. Birkaç gündür ise özüme döndüm. Dur ya aylık yazımı yazacaktım ben dimi. Neyse kalanları da maddeleyeyim.

Günlerden Galatasaray vol.26

Şampiyonlar Ligi dönüşlerinde hiç puan kaybetmemiş bir takımmış Galatasaray. Bu istatistiği yeni öğrendim ben. Tamam, gidişlerde puan kaybediyoruz, ama o puan kayıpları bize tur, çeyrek final gibi über dönüşler armağan ediyor. Kayseri maçı için herkeste bir panik bir gerginlik vardı kuralardan beri. Ben leyla gibiyim. Onu yeriz bunu yutarız, şuna üç öbürüne beş çekeriz modundayım bir süredir. Bu maç da sıraladıklarımdan birisiydi. Maçın başında Wes'in attığı gol ile rahat bir oyunun da önünü açtık. Daha sonra ilk yarı bitmeden Burak'ın attığı iki gol ve ikinci yarıda rölantiye alınan oyun 3 puanın 3 golle alınmasına sebep oldu. Maçın son dakikasında bir gol de yedik ya, neyse. Nazar boncuğu olsun. Hani Schalke maçında skorun üstüne yatmanın mantıksız bir iş olduğundan bahsetmiştim ya, hah skor 3-0 olsun 45 dakika rölantiye al top çevir. Taca at, kornere çıkar, faul kazan... Ne yaparsan yap. Ama gözünü seveyim tek farkın üstüne yatma. Son söz: Bu şahane futbolun, atılan gollerin en büyük sebebi 4 defans, 3 orta saha, 1 Sneijder, 2 forvet sistemidir. Yeni taktiğimiz hayırlı olsun. Yürüyedur Galatasaray!

Geliyoruz!

Mourinhocuğum, Ronaldocuğum, bize gelmeyen Kakacığım ve tüm Madridistalar... Hazır mısınız? O kadar kolay olmayacak, üzeceğiz.

Galatasarayımın en güzel fotoğrafı #3

"Elini yüreğine koy"

Kayıp Sembol - Dan Brown

 Filmleri çekilen, kitapları yok satan Dan Brown'ın simge bilimci Robert Langdon'ın yeni macerasını anlatıyor Kayıp Sembol. Yakın zamana kadar film yapılması beklenen fakat haber gelmedikçe de umutların kesildiği bir iş şu an Kayıp Sembol. Da Vinci Şifresi ile Melekler ve Şeytanlar'ın ardından serinin üçüncü kitabı. Okumak bana yeni kısmet oldu. Diğer kitapların gölgesinde kaldığına dair yorumlar okudum. Bu yorumlara katılmamakla birlikte hala Da Vinci>Melekler ve Şeytanlar>bu kitap diyebilirim. Bu kitabın akıcı gelmemesinin sebebi diğer iki kitaba nazaran bu seferki açıklamaların daha uzun tutulması. Gel gelelim ben Dan Brown'ın tarzını sevdiğim için bana hiç kasvetli bi kitap gibi gelmedi. Kitabın olayının çözüldüğü noktalarda da büyük şaşkınlık yaşamam cabası! Kitap masonluk üzerinden ilerlese de hak dini diye nitelendirebileceğimiz 4 büyük kitaba sahip dine doğru bir dönüş yapıyor. Benim gibi hala okumamış olanlar varsa ve daha önceki işlerini seven bunu da sever. Tam 528 sayfa olan kitabın fiyatı 30 tl.

Şampiyonlar Ligi vol.8

inanmış 11 adam, sevinçten ne yapacağını şaşırmış milyonlar=GALATASARAY
Derin bi nefes............
Aldım tamam. Aslında sırf "ÇEYREK FİNAaAAaaaAaaAL!!!!!" yazıp köşeme çekilip keyfime bakmam lazım ama bu herifler durup durup öyle bir maç çıkarıyor ki, normal sevineceğin maçlarda bile zıvanadan çıkarıyorlar canları sağ olsun. 1-1'in rövanşında -beni hiç şaşırtmayarak- maçı yine zora sokup buna rağmen almasını bildi. Dünya üzerinde yumurtayı bu kadar kapıya getirip de çıkaracak yer arayan başka takım yoktur, net! Şu zorluğu yüzünden, zor olduğu için mi seviyoruz bu takımı yoksa biz ya? Siz bunu düşünedurun, ben fotoromana başlayayım.

Günlerden Galatasaray vol.25

Maçın yıldızı...
Hani bazı maçlar vardır; çok kötü oynar tuttuğunuz takım bala bi gol atarsınız da altın bulmuş gibi sevinirsiniz ya, hah onun tam tersini düşünün şimdi. Yapılan değişikliklere kadar  malum rakibimiz zemine karşı futbolun en güzelini oynayan takımımız, ilk yarıyı 3-0 önde kapatabilecek olan takımımız maçtan 1-0 mağlup ayrılsın... Akıl alır iş değil. Futbolun en baba mottolarından birisi olan "atamayana atarlar" bugün de suratımıza çaaat diye inmiş bulunuyor. Burak'ın kaçırdığı pozisyonları, Hamit'in "YİNE" direkte kalan şutunu falan öteledim, Drogba penaltı kaçırdı yahu! Ötesi var mı?! Penaltı penaltı değildi ama atabilmiş olsa belki maç dönecek. Stat zeminine kalbimdeki tüm sevgiyi iletiyorum bu vesileyle. Rakip futbolcu çim alkışladı ya, ÇİM! Delirdim, ya da delirmeme çeyrek var evet. Penaltı pozisyonunda tatlı su taraftarları utanmasa "iyi ki atamadık hak etmemiştik ki :(" diyeceklerdi. Allahtan diyemediler. Neyse giden üç puan olsun. Bu giden üç puan Şampiyonlar Liginde çeyrek finali getirsin. Nasılsa istediğinde işi çevirebilen bir takım olduk yine. Ha "bugün niye çeviremediniz la o zaman" diye sorarsan da, kısmetten ötesi yok be gülüm derim. Son söz yine ve hep: Yürüyedur Galatasaray!

1000 kere maşallah!

Başlıyoruz!
Bir başarı öyküsü onunki. Birkaç fotoğraf ekleyeceğim yazının devamına. Öyle güzeller ki anlatamam... Özetle, 20 sene izledik, 20 sene daha olsa da izlesek... Nice bin maçlara Giggsy! Keşke bu özel maçı güzel noktalayabilseydik...

Günlerden Galatasaray vol.24

Birkaç gün arayla siyahla beyaz gibi farklı iki takım izledik. Pazartesi akşamı izlediğimiz deli gibi hırs yapan adamlar dün akşam konsantrasyon eksikliği mi dersiniz ne dersiniz bilmiyorum ama maçı güç bela bitirdiler. Özellikle direklerden dönen o malum pozisyonda Galatasaray'ı koruyan melekler Nando'nun omzundaki melekler olsa gerek. Dün bir puan da olsa, maçı getiren adam Fernando oldu. Direkten dönen topları takip etmesi ve kurtardığı toplarla yapması gerekenin çok fazlasını yaptı. Bu gibi haftalarda, arkadan gelenlerin birbirleriyle maç yaptığı, puan kaybetmek yapılmaması gereken bir hatadır. Gel gelelim dün akşam Galatasaray adına kaybedilen 2 puan değil, kazanılan 1 puan söz konusuydu. Fatih Terim'in tribünde olduğu ilk maçta giden 2 puan olsun. Nasılsa kredimiz mevcut. Yürüyedur Galatasaray!