Günlerden Galatasaray vol.27

Dünyanın en kötü futbolunu da oynasa, değil 3. son sırada bile olsa, artık Galatasaray'ı tribünden izleme vaktim gelmişti. 27 yaşındayım, bu kadar zamandır futbol izler, okur, yazarım, Galatasaray'ı bu kadar canı gönülden severim, hiç kısmet olmamıştı stat atmosferi yaşamak. Her şeyin bir vakti varmış ki Konyaspor maçında kısmet oldu tribünde olmak. Statta maç izlemenin bu kadar keyifli olduğunu bilseydim, puan kaybına rağmen, kombine alır 2 maça 1 İstanbul'a giderdim. Galatasaray ile Konyaspor maçından gol sesi çıkmadı, gel gelelim tribünlerde kötü tezahüratın olmadığı, yer yer rakip tribünlerin birbirini alkışladığı, Konyaspor tribünlerinin hiç susmadığı, hatta Selçuk'un haftalardır oynadığı en iyi oyunu çıkardığı maç oldu. Galatasaray'ın deplasman fobisini bitireceğim diye gittiğim Konya'dan "sana benim gözümle bakan gözler kör olsun" diyerek döndüm. Sırt çeviremiyorsun bu Galatasaray'a. Çok seviyorsun çünkü. Tamam Galatasaray, şampiyon olma. Ama çok iyi ol be, diyelim ki kısmetsizlikten gitti şampiyonluk, diyelim ki gururumuzsun. Seviyoruz seni, yürüyedur GALATASARAY!

Aylık yazılar #mart

Fark ettim ki bir süredir Galatasaray'dan başka bir şey konuşulmamış blogda. Galatasaray'ın tadı tuzu kalmadı bu ara malumunuz, ben de dedim biraz döküleyim, mızımak, ağlaşmak serbest olsun bu yazıda. Başlıyorum.

Günlerden Galatasaray vol.26

2 senedir içim gide gide maşallah diye diye izledim durdum şu takımı. Bugün gerçekten çok üzüldüm, çok mutsuz oldum. Bizi üzenler uyku uyuyamasın. Söyleyeceklerim bu kadar.

Şampiyonlar Ligi vol.8

Bazen sadece seyredersin...
Bu seneki Şampiyonlar Ligi maceramızın sonuna geldik. Hayrını görün.

Günlerden Galatasaray vol.25

Söylesene hoca bu takım neden oynamıyor? 
Söyleyeceklerim bu kadar.
Yürüyedur GALATASARAY, ya da kafana göre, sen bilirsin.

Günlerden Galatasaray vol.24

Alınan galibiyetin sarhoşluğuyla bazı hataları görmezden gelirsiniz genelde. Ama ben asıl sarhoşluğu sezon sonunda yaşayabilmek adına 2 büyük detaydan bahsedeceğim bugün. İlki maalesef çok sevdiğim Semih'in kaptan olarak sahaya çıkmasıydı. Kabul, oyuncuyu fair playden dolayı onore etmek istediniz. Fakat devamı gelirse sıkıntı. Semih'in 3 numaralı formayı giyip kaptanlık yapması benim belki de 3-4 senelik çılgın projem. Ama şimdi değil. Bu kadar erken değil. Semih'in olgunluğundan, adamlığından vasıflarından zerre şüphem yok. Gel gelelim önümüzde kaptanlığı aldıktan sonra üzen Arda ve Selçuk örnekleri varken Semih'i de bu yolda kaybetmek istemem açıkçası. İkincisi ise iç sahada aslanlar gibi oynayan takımın deplasmanlarda kedi yavrusuna dönüşmesi sorunsalı. Şu oyunu idareli kullanıp tüm maçlara yaysalar, 1-0'a yatmayıp dünkü gibi 6. golden sonra bile gol arasalar, 7'yi bulsalar ama ofsayt yüzünden iptal olsa... Deplasmanda giden puanların onda biri gitmese şimdi puan hesabı yapmamıza gerek kalmadan yürüyerek şampiyon olacaktık. 

Neyse. Galatasaray, dün akşam Akhisar karşısında 6-1'lik galibiyeti Drogba (2), Burak (2), Telles ve Sneijder'in golleriyle aldı. Burak'ın gollerden biri rakibe çarpmış falan ama siz orayı görmeyin. Adama gol lazım. Yürüyedur GALATASARAY!

Günlerden Galatasaray vol.23

Kafa karışıklığı yaşatıyor takım. Düşünsene sezon sonunda şampiyon olmak istiyorsun ve belki de olacaksın, hala ihtimal mevcut, ama deplasman galibiyetin bir elin parmakları kadar ya var ya yok. Şampiyonlar Ligine gidiyorsun, sonuç yok kabul, ama sonuca gidiş yolundan puan verilse yine en güzel puanları sana verecekler. Dengesiz bir durum çıkıyor ortaya. Ne düşünsek bilemiyoruz. Şimdi Çaykur Rize ile maç yapıyorsun, tek golü kornerden Chedjou, ki kendisi stoper olur, Rize'de 2 puan bırakıp geliyorsun. Liderle arandaki farkı yine çıkarıyorsun 6'ya. Bunlar geçer, bir gün şansa bi top direğe çarpar girer gol olur, bir gün çok müthiş oynar hepimizi şaşırtırsın, bir gün deplasman galibiyetini net bi skorla alırsın... Her şey yolunda gidebilir ya da tam tersi çuvallarsın Galatasaray... Kafa karışıklığımızı çözersin. Keşke kafamız karışsa deriz o gün yada işte bu diye gözlerimiz dolar. Her şey değişir. 

Asıl değişmesi gerekense bu işte. Bu çocuğa atılan, çakmak denen, aslında çakı olan, bu yüzü parçalayan şey. Bunu atabilen zihniyet. İnsanları, taraftarları, tarafları bu kadar kesin çizgilerle bölen düşünce. Olmasın. Yapılmasın. Altı üstü bi oyun için kimsenin canı yanmasın. Kimse acı çekmesin. Sen nasılsa yürüyedurursun dimi GALATASARAY!