Olağanüstü Bir Gece | Stefan Zweig

Bir gün geçmesin ki yeni bir Zweig kitabı okumayayım. Kitabı konuşmadan evvel değinmek istediğim kapağı. "Olağanüstü Bir Gece" kapağında, adına yaraşır şekilde Vincent Van Gogh'un bence en güzel eseri olan Starry Night tablosu kullanılmış. Fikir kiminse, aklına sağlık 😍 Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat kitabının ardından bu kitapta da kötülüklerin anası olarak kumar gösteriliyor. O kitapta rulet masası vardı bu kitapta at yarışı var. Kendisini burjuva olarak tanımlayan adam yaşadığı tatminsizlik hissini, duygularının ölümünü, duygularından arındığını düşünüyor. Fakat at yarışından haksızca kazandığı bir miktar para tabiri caizse cebini sokmaya başlıyor ve bu parayı hoyratça sağa sola saçmaya başlıyor. Paraları dağıttıkça içinde duyguların bir bir uyandığını, -en kötülerinin bile- açığa çıktığını anlatıyor. Bendeki baskısı İşbankası Yayınlarından çıkma.80 sayfa ve 8 TL. Bu blogda artık Zweig övmek istemiyorum ama (Uğurkan Erez ses tonuyla) ÇOK İYİ KARDEŞİM! Okuyun.

Kırmızı Bisiklet | Can Dündar

Ailesine herkes düşkündür eminim. Ben de herkes kadar düşkünüm ve bu kitaptan inanılmaz etkilendim. Babalar-çocukları-babasız kalan çocuklar-çocuksuz kalan babalar... Kitapta hepsinden kısa kısa hikayeler vardı. Baba olmadığım (biyolojik olarak mümkün değil, kesin bilgi) ve kitabı çoğunlukla serviste okuduğum halde göz yaşları içindeydim. Allah herkese sıralı ölüm versin. Benim çocuğum olmamasına rağmen söylüyorum bunu. Hiçbir baba evladını toprağa vermesin inşallah. Kitabın genelinde bu hava hakim. Can Dündar kendi çocukluğundan babasını toprağa verdiği güne kadar babalık ve evlatlıkla ilgili yazdığı yazıları derlemiş. Ne güzel yapmış! Kitabın bendeki baskısı Can Yayınlarından tabii ki. Nefis bir kapağı var. 240 sayfa ve 21 TL. Çocuğunuz olsun olmasın, siz de birinin çocuğusunuz ve bu kitabı okumalısınız. 

Günlerden Galatasaray #6

Dün akşam epey sıkıntılı geçti benim için. Bilhassa ilk yarı. Maçın döneceğinden bile şüpheliydim. Ama bunu asla "gitti maç, puan kaybettik, öldük, bittik" şeklinde yapmadım. Yapanlara da hiçbir zaman anlam veremedim. Yahu bu takım senin sevdan, nasıl başarısız olacak, öleceğiz, biteceğiz diyebilirsin? Ben demedim hiç, diyemem de. İçime sinmez. İnşallah hiç de yapmam. Neyse, dün akşam çok şanssızdık bence. Çok top dönüp Bursa'da kaldı, çok top kaleden döndü, çok top talihsiz şekilde kaleye doğru gitmedi. Kısmet. Igor'un değiştirdiği oyunculara çok şaşırdım bu arada. Gerçekten hiç beklenmedik ve büyük riskli hareketlerdi, kabul. Ama bazen maçları değiştiren hamleler gerekiyor. Igor'un hamlesi böyle bir hamleydi. Tutmasaydı ne olurdu hiç düşünemiyorum ama cidden tuttu 😄 Dilerim bir daha böyle hamleler yapmaya gerek kalmaz. Yapılacaksa da bu adama güvenilmesi gerekiyor, dün akşam gördük. Bursa'yı Fegu ve Tolga'nın 2 golüyle 2-1 yenerek zirvede yalnız kaldık. Şükür. Yürüyedurun aslanlarım! 

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat | Stefan Zweig

Zweig'in daha birçok kitabını okumak istiyorum. Çünkü bir erkeğin, bir kadını bu kadar başarılı bu kadar net yazabilmesi beni çok şaşırtıyor. Şaşırdıkça hayran kalıyorum. Kitaplar öyle konsantre ki tek seferde okuyup bitiriyorsunuz. Kitapta bir kadının yıllar önce tüm hayatından nasıl tek bir an uğruna vazgeçebileceğini anlatıyor. Hayır, bu kadınların dengesiz ve güvenilmez olduğunu kanıtlamaz. Tutkularıyla yaşayan kadınlar olduğunu kanıtlar ve itiraf etmeliyim ki böyle kadınlar beni etkiliyor. Umarım ben de bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu kadar tutkulu olurum. İnsanın bağımlılıklarını düşününce ne kadar aciz bir varlık olduğunu da anlatıyor elbette alt metin olarak. Özetle yine insan psikolojisi ve fıtratının dibine vurmuş Stefan. Bu tarzdan hoşlanıyorsanız da hoşlanmıyorsanız da deneyin. Hoşlanıyorsanız eminim seveceksiniz. Hoşlanmıyorsanız ise Stefan'a hayran kalmak için bile okuyabilirsiniz. Kitabın bendeki baskısı İşbankası Yayınlarından. 80 sayfalık kitabın satış fiyatı sadece 8 TL. 

Günlerden Galatasaray #5

5 maçta 4. galibiyet. Hala namağlup durumdayız. Her şey yolunda. Maçta golü biraz geç buldu takım. Geç kaldıkça asılıyor, asla pes etmiyor, paniklemiyor. Sanırım bu senenin en kritik değişikliği bu oldu. Takımın tamamı değişmesine rağmen her gelen bir şekilde adapte oluyor, takımın parçası gibi davranıyor ve asla sırıtmıyor. Hatta şöyle söyleyeyim, eski oyuncular yeni takıma girdiğinde daha çok sırıtıyor. Bu maçta da gelen baskılı 2 Bafi golüyle galip geldik. İlk golde Bafi'nin iki rakibi birden oyundan düşürmesi, ikinci golde de Serdar'ın yaptığı asist iştahın görseli gibiydi. Çok daha güzel olacak, çok daha hırslı oynayacak, hala güçlenmesi gerekiyor takımın. Bu takım şampiyon olacak biz de bunu canlı canlı izleyeceğiz. Yürüyedurun aslanlarım!

Son söz, biz bir aileyiz kenetlendikçe daha da büyüyen! 

İhanet Noktası | Dan Brown

Dan Brown'ın Langdon'sız ilk kitabıydı okuduğum. Ama Langdon olmadan da gerilimin geçtiğini ve nefes kestiğini söylemem gerekiyor. Zaten Langdon kitaplarından da önce yazarın daha 2. kitabıymış. Bu bilgi neden benim aklımda mevcut? Çünkü google'a teşekkürler. Kitabın içinde bazı yerlerde yoğun teknik tabir kullanıldığından ve jeoloji, astronomi, oşinografi ile pek de alakam olmadığından ışık tutulmuş tavşan gibi baktığım doğrudur. Ama kitap ilerledikçe yükselen gerilim yüzünden artık heyecandan kelime atlayarak okuduğum satırlar oldu ki bu gerçekten gerildiğimin göstergesidir. Rachel'ın kaldığı ikilemler bir yana politikanın insanların gözlerini hırstan nasıl kör ettiğini çok başarılı yansıtıyordu. Filmi yapılsa, sinemaya çeker. Kitap fuarından bu yılın başında almıştım kitabı, üstüne başka kitaplar aldım, araya giren kitaplar falan derken beklemek zorunda kaldı epey. Geç oldu güç olmadı. Bir nefeste aktı gitti. Gerilim tarzı kitap seviyorsanız kaçırmayın derim. Bendeki baskısı Altın Kitaplarından, cep boyu 528 sayfa ve 12 TL. 

Günlerden Galatasaray #4

Bunun olacağını biliyorduk. Kimse 34 maçtan 102 puan beklemiyor. Ama ben bu kadar erken ve bu kadar pasif bir oyunla olacağını düşünmüyordum. Hele ki atılan tek gole sığınılıp bu kadar geride oynanmasını hiç. Son ana kadar şansı vardı takımın maçı kazanmak için ama o son şansı hatta son iki şansı da değerlendiremeyince maçın hakkı olan puan kaybı geldi maalesef. Antalya'nın zemini de tüy dikti yani bizim geride oynadığımız oyuna. Bir de bahane edilmesin deniyor. Allahın aşkına o zemin nasıl bahane edilmez yahu adam asist yapacağı yerde kaydı düştü. Milli takım arasının bize iyi gelmemesi de şampiyonluk alameti aslında iyi yönden bakarsak. Neyse, seriyi Antalya'da bırakmak varmış, nasip. Maçın tek golü Gomis'ten geldi 1-1 berabere kaldık. Haftaya Kasımpaşa'yı yenip yola devam etmek lazım. Bu maçtan çıkarılacak ders ise oyunu geride kabul etmenin asla Galatasaray'ca olmadığıdır benim nazarımda. Yürüyedurun aslanlarım! 

Kırmızı Saçlı Kadın | Orhan Pamuk

Kitaba başladıktan sonra epey sıkıldım itiraf etmeliyim. Fakat kitap 15-20 bölümler arası yükselmeye başladı ve işten dönerken neredeyse servisten inemememe neden oluyordu. Geçmiş hikayelerden ve efsanelerden etkilenerek ilerliyor kitap ve bunun üzerinde o kadar duruluyor ki beklenen son oluyor. Babayla oğul arasındaki çatışmayı felsefi bir dille betimlemeye çalışıyor. Hem de bunu doğu/batı edebiyatından örneklerle yapıyor. Fakat fazla zorluyor sanki. Spoiler vermemek adına bu noktada duruyorum. Bir de babalar, oğullar, arkadaşlar falan iyi de kitaba adını da veren ve ana karakter olması gereken Gülcihan'a ilişkin karakter tahlili neden bu kadar yüzeysel yapılmış merak ettim. Okudum, şikayet etmem, keyif de aldım. Ama daha iyi olur muydu, kesinlikle olurdu ve olmalıydı da. Kitapla ilgili en tatlı nüans ise kapak fotoğrafının hikayesinin kitabın içinde geçiyor oluşuydu. İnsanların fikirlerine rağbet etmek yerine okuyun ve kendi fikrinizi edinin. Kitap Yapı Kredi Yayınlarından çıkma 204 sayfa ve 12 TL.