Biraz üst üste polisiye okuyunca artık yönümü felsefeye dönmek istedim. Biraz ağırlaşmak ve durulmak başlıca amacımdı. Tabii havaların güzelleşmesi ve özel hayatımın da bana verdiği yetkiye dayanarak felsefeyi de aşkla kırmak keyifli olur düşüncesiyle de elim Schopenhauer'e gitti. Ben böyle romantik düşünceler içerisindeyken Arthur bambaşka bir şeyden bahsetti. Schopenhauer'e göre aşk; türün devamlılığı için insanların yaşadığı bir illüzyondan fazlası değilmiş, bunu öğretti kitap bana. Okurken yer yer yok artık be kardeşim dediğim yerler olsa da inandığı şeyi savunma şekli her kitabında olduğu gibi çarpıcıydı. Kitapta aşk için intihar edenleri eleştiriyor yazar. Aslında çıkış noktası biraz da bu. Özetle diyor ki "aşk uğruna ölünecek değil tam aksine üreyip çoğalacak bir şeydir." Bu açıdan bakınca, evet, kendi içinde makul bir argüman gibi görünüyor. Aşık olduğumuz bireyi seçerken güdümüzü sağlıklı nesillere ulaşmak olarak yorumluyor buradan yola çıkınca da. Erkeğin güçlü ve korumacı olmasını önerirken kadın için de benzer fiziksel özelliklerin seçimi ve dolayısıyla da aşık olmayı kolaylaştırdığını yazıyor. Schopenhauer'in argümanlarından sonra da en sonda bir makale var kendisini eleştiren. Ufuk açıcı, düşündüren bir kitap oldu benim açımdan. Arada böyle değişikliklere de ihtiyaç var şüphesiz. Kitabın bendeki baskısı Sel Yayıncılıktan, 120 sayfa ve indirimsiz fiyatı 140 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎