Dünya ve Garb | Arnold J. Toynbee

Merak içindeyim bu kitap radarıma nereden girdi de kitaplığıma düştü diye. Bir süredir kitap alışveriş sepetimde bekliyordu ama bir türlü temin edilememişti. Stok görür görmez aldım, dün itibariyle de bitti. Eleştirerek başlıyorum, çevirisi biraz vasat kitabın. Yani güya çeviri yapılmış ama her sayfada en az iki kere google araması yaptırdı bana bazı sözcükler. Kitabı Osmanlıca çevirecekseniz başına Osmanlıca yazın insanlar beklentiye girmesin. Kaldı ki bunu eski kelimeleri sıklıkla kullanan ve ekine köküne kafayı takmış biri olarak ben söylüyorum! Gelelim kitabın aslına. Kitapta altı bölüm var. Garp yani Batılıların dünyanın geri kalanıyla kurdukları siyasi ve tarihi ilişkileri irdelemiş yazar bu altı bölümde. Rusya bölümü var, İslam Alemi bölümü var, Uzakdoğu ve Hindistan bölümleri var. Bu bölümlerde yer yer batı eleştirisi de yapıyor yazar. Hem de bir İngiliz'den beklenmeyecek seviyede kallavi eleştiriler... Mesela kendimizi ve cemaatimizi, kabilemizi, "seçilmiş" olarak görmemeliyiz diyor ki bence gayet sert bir özeleştiriydi. Bir parça ağır dili yüzünden önermekten imtina ederim. Gerçek bir ilgi  ve/veya merak gerekiyor okuyup bitirebilmek için. Kitabın bendeki baskısı Yeni Zaman Yayınlarından, 93 sayfa ve indirimsiz fiyatı 190 TL.

De Ki İşte | Oruç Aruoba

Dili sert, daha önce hiç tanışmadık, felsefe ağır mı gelir endişeleri ile Oruç Aruoba'yı bu yaşıma kadar hiç okumamıştım. Son kitap alışverişimde artık vaktidir dedim ve kitaplığa eklemeyi başardım. Gerçekten her şeyin bir vakti varmış ki, hiç ağır hissetmeden, yorulmadan, aksine keyifle okudum. Kitap bir deneme kitabı. Anlama, Ölüm, Yaşam ve Felsefe isimli dört ana başlığın altında denemeler yapmış yazar. Öyle aforizmalar var ki suratına tokat yemiş gibi sarsıyor insanı. Gerçekliği karşısında canın fiziksel olarak yanmış gibi hissediyorsun. Yalan yok, başta okurken biraz zorlandım. Anlamaya çabaladım. Fakat noktalama işaretlerini doğru takip ederseniz, biraz dingin bir kafayla okursanız akıp gidiyor. Okuduklarınızı anlama çabanız zihin egzersizi gibi zaten. 
Şöyle bir uyarı yapayım yalnız: Eğer kitap okurken alt çizen biriyseniz, bu kitabı önermem. Zira kaleminiz bitebilir, kolunuz yorulabilir, biraz yıpranabilirsiniz dur kalk yaparken. Her sayfasında öyle bir cümle çıkıyor ki karşınıza çarpılmadan duramıyorsunuz. Beni en çok çarpan kısım Ölüm bölümünde yazanlar oldu. Madde madde ilerlerken, insan kendini ölüme hazırlanmış hissediyor. Bende böyle çalıştı en azından. Kitabın bendeki baskısı Metis Yayınlarından, 160 sayfa ve 130 TL.

Türk Mitoloji Ajandası | M.Olgay Söyler

Buket Uzuner'in
Defne Kaman serisini okuduğumdan beri mitoloji okuması yapmayı istiyordum. Biraz basitten başlamak istediğim için de belli başlı terimlerden bahseden bu ajandayı aldım. Yılı haftalara bölmüş ve her haftaya bir terim seçip açıklamış. Türk Mitolojisine giriş yaptım diyebilirim bu ajandayla. Ayrıca ajanda olmasından mütevellit haftalık planlama ve takvim sayfaları da mevcut. Hem de zamansız ajanda olduğu için tarih de yazmıyor. Yani bu sene de kullanılabilir, seneye de, beş sene sonra da. Kitabın sıraladığım olumlu özelliklerinin üstüne çıkan en güzel tarafı ise Ayşegül Babalı Ekşioğlu tarafından hazırlanan illüstrasyonlar. Okuduğum sayfalara ve terim anlamlarına harcadığım vaktin neredeyse tamamını terimle ilgili hazırlanan resmi incelemekle geçirdim. Renkli, cıvıl cıvıl bir derleme olmuş. Büyük keyifle okudum. Ve itiraf etmeliyim ki kitaplığımdaki en güzel, en cici şey bu ajanda oldu. Terimleri de sıkmadan giriş seviyesinde anlatmış ki hiç sıkmadı. Bendeki baskı Timaş Tarih'ten çıkma, 240 sayfa ve indirimsiz fiyatı 275 TL. İndirim kovalayıp alın bundan, çok güzel😄

Pal Sokağı Çocukları | Fereng

İlkokulu mu bitirmiştim, liseye mi başlamıştım, zamanı aklımda yok. Ben bu kitapların birçoğunu okumuştum. Ama canım şimdi hepsini, büyümüş Serap olarak, yeniden okumak istiyorum. Sanırım yapmam dediğin şeyleri yapıp, girmem dediğin yollara girince, kim olduğunu anımsamaya çalışınca sıfırdan başlamak ihtiyacı hissediyor bünye. Bu yeniden okuma işini Şeker Portakalı serisini okuyarak başlatmıştım aslında. Şimdi de Pal Sokağı Çocuklarını, Nemecsek ve Boka'nın hikayesini yeniden okudum. 
Yüzyıllık kitap Macaristan'da Buda'da geçiyor. Aynı mahallenin çocukları, iki çete, paylaşılamayan bir arsa... Ve hazin bir son. Artık okumayan kalmamıştır diye hazin son diye bahsettim ama, bu kitabı da okumuşsunuzdur yahu! Masumiyet, dostluk, uğruna savaşılacak şeyler, çocukların dünyalarının ne kadar dar, ama aslında ne kadar da büyük olduğunu ve minicik şeylerle mutlu olup, paylaşmanın önemini ne kadar kolay kavradıklarını okurken sürekli tebessüm ettirdi bana. Ta ki sona kadar. Son 10-15 sayfayı gözlerim dolu dolu okuduğum doğrudur. Bence yalnızca çocukların değil, yetişkinlerin de okuması gereken tam bir klasik! Kitabın bendeki baskısı Kapra Yayınlarından, 200 sayfa ve bu yayınevinden edinirseniz yalnızca 30 TL!

Ödeşmeler ve Şahmeran Hikayesi | Tomris Uyar

Tomris Uyar'ın yazdığı bu hikaye kitabında on iki farklı hikaye var. Bana sanki bazı hikayeler birbirinin devamıymış gibi geldi. Devamı değilse bile bir hikayede işlenen vakayı başka bir hikayede başka bir karakterin açısından gördük, buna eminim. Ayrıca bir de Şahmeran başrollü hikaye var. Hikayelerin çoğu İstanbul'da geçiyor yalnızca Şahmeran hikayesi Adana'da geçiyor. Benim bu 13 hikaye içinde favorim ise kitaptaki ilk hikaye olan Önsöz oldu. Bir genç kızın tüm yaşamının ailesinin verdiği kararlara göre şekillenmesiyle ilgiliydi. Kız çocuklarının böyle baskılanmasıyla ilgili ne kadar gerildiğimi söylesem az. Zaten Tomris Uyar'ın hikayeleri ekseri kadın hikayesi oluyor, okuyanlar bilir. Ben de okurken bambaşka diyarlarda gezmenin tadına varırım. Ödeşmeler ve Şahmeran da böyle bir kitap olarak kitaplığımı süslemeye başladı bile. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 148 sayfa ve indirimsiz fiyatı 135 TL.

Ripley | 2024

Andrew Scott, benim Sherlock'tan beri göz ucuyla takip ettiğim bir oyuncu. Netflix'e bir dizi çekmiş, duydum. Ufak bir araştırmanın ardından da Ripley ile göz göze geldik. Twitter'da falan çok övülüyor diye burun kıvırıyordum ama bu Andrew'un oynadığını görmeden evveldi tabii ki! Baktım, ne zamandır top ve kitap dışında görsel sanatlardan bir şey yazmamışım, "hah, ne güzel denk geldi" dedim ve işte buradayım! Başlayalım mı?

Haklı Çıkma Sanatı | Arthur Schopenhauer

Serdar Kuzuloğlu bu ara
Haddini Aşan Yaşam Rehberi isimli bir podcast serisi yapıyor PodBee eşliğinde. Her yeni bölüm de aşağı yukarı 20-25 dakikadan oluşuyor ve sabahları işe giderken servis eşlikçim oluyor kendileri. Bölümlerde işlediği konulardan bahsederken sıklıkla Schopenhauer'e atıfta bulunuyordu. Ben de bir süredir felsefe okuması yapmayı istiyor fakat başlangıç noktası seçemiyordum. Bu bir işaret Serap dedim ve son alışverişime üç kitabını ekledim. Haklı Çıkma Sanatı, uslanmaz bir snop olduğum için elbette başladığım kitap oldu. İyi ki de başlamışım! Müthiş keyifliydi. Önce, aslında görece yorucu bir diyalektik açıklaması yaptı. Kavramlardan bahsetti. Sonrada tamı tamına 38 haklı çıkma yönteminden bahsediyor. Hile 1, hile 5, hile 18... şeklinde. Favorim öfkelendirme yoluyla ikna hilesinden yana. Öfkeli insan doğru yargılara varamaz diyor Arthur'cuğum (evet samimi olduk bu kitap sayesinde kendisiyle), sen de karşındaki düşünemez durumdayken derdini anlatır arkana yaslanırsın diyor hile 8'de. Bazı hilelerde de çamurluk yapabilirsinize getiriyor ama abartmadan. Sonra kavgaya dönüşür, hoş olmaz demeyi de ihmal etmiyor. Ben daha önce Mutlu Olma Sanatı kitabını da keyifle okumuştum. Anlaşılacağı üzere bu kitabı da sevdim. Sabahtan akşama biten bu güzel kitabımızın bendeki baskısı Can Yayınlarından, 56 sayfa ve indirimsiz fiyatı 59 TL. Bir paket sigaranın an itibariyle 75+, bir bardak kahvenin 120+ olduğu ortamda harcayabileceğiniz daha iyi bir 60 TL yok gibi...

Hikayeler | Ömer Seyfettin

Bu kitap nasıl bitecek dedim, on günlük bayram tatilinde çözerim dedim, bitmedi bitmiyor dedim. Ama her şeyin gerçekten bir sonu varmış, bitti! Bayram tatilinde bitiririm dediğim kitabı yaklaşık üç haftada bitirdim. Güzel oldu güzel. Aslında Ömer Seyfettin külliyatını okurken bir açıdan Osmanlı'nın son dönemini takip ediyor gibi hissettirdi. İlk 50-100 sayfadaki hikayeler eski kelimelerle bezeliydi. Okurken neredeyse her satırda okuduğum kelimeleri araştırma ihtiyacı duydum. O bölümleri hızlı geçince devamı daha keyifliydi. Çocukken, ilk gençliğimde, okuduğum Ömer Seyfettin hikayeleri de vardı kitapta. Falaka gibi, Ant gibi ve elbette Pembe İncili Kaftan gibi... Öte yandan ilk defa okuduğum çok güzel hikayeler de mevcuttu. Üç Nasihat onlardan birisiydi. Bazı hikayelerinde güttüğü koyu milliyetçilik yoruyor olsa da Türk Yazınının önemli yazarlarından birisi olduğu için, kitap armağan edildiği için, okumanın gerekliliği fikriyle başlamıştım. Fakat yalan yok, severek bitirdim. Bu kadar daha olsa, bu kadar daha keyifle okurdum ki ikinci cildi de varmış şimdi gördüm. İlerde bir alışverişte de onu edinir, devam ederim diye planlıyorum. Kitabın bendeki baskısı Dergah Yayınlarından, 884 sayfa ve indirimsiz fiyatı 400 TL.