Milli takım cuma ve salı olmak üzere 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde iki tane maç yaptı. Bu maçlardan birisi Almanya ile diğeri ise Azerbaycan ile oldu. Malesef iki maç da kaybedildi. Toplamda yenilen 4 gol var. Ve tabii golsüz geçilen maçlar Türkiye adına..
Türkiye 2008 yılında müthiş bir rüzgar yakalamıştı. Çünkü o dönemde başkanıyla, teknik direktörüyle, futbolcusuyla komple bir ekipti futbolun zirvesindeki isimler. Hatırlayın aynı durum 2002 yılındaki Dünya Kupası'nda da vardı. Haluk Ulusoy'un başkanlığında, Şenol Güneş yönetiminde, Bülent Korkmaz&Hakan Şükür kaptanlığında tarihin en başarılı ekibi kurulmuş ve Dünya'nın en iyi 3. futbol ülkesi olmuştu Türkiye, Brezilya ve Almanya'nın ardından.. 2002'den 2008'e büyük bi adım atarsak; Hasan Doğan başkanlığında, Fatih Terim yönetiminde Rüştü Reçber kaptanlığında tarihin en başarılı ikinci ekibi kurulmuş ve bu kez de Avrupa'nın en iyi 3. futbol ülkesi olmuştu Türkiye, Almanya ve İspanya ardından.. İki başarının ortak özelliği şüphesiz kollektif bi çalışmanın eseri olduğu. Kaliteli başkanlar, başarılı teknik adamlar ve ne durumda olduğu, gerçekten ekip tarafından tanınan futbolcular ile.
Şimdi bi de bugüne bakalım. Hasan Doğan Hakk'ın rahmetine kavuştuğu dönemde onun halefi olarak yerine gelen ve onun izinden gideceğine söz veren bir başkanımız var; Mahmut Özgener. Ben Mahmut Bey'i göreve geldiği ilk günden bu yana hiç tasvip etmedim, yukarda Allah var. Hâlen daha da beğendiğim tek icraati yok. Kulüpler memnun değil, Milli takımın durumu ortada.. Fatih Terim'den sonraki boşluk döneminin ardından Hiddink getirildi takıma. Geçmişinde ciddi başarılar olan bi teknik adam Hiddink, ki 2002 Dünya Kupası'na yeniden döndüğümüzde 3. lük maçında görüyoruz ki rakibimiz Güney Kore'nin teknik direktörü. Futbolu böyle işi bilen birine emanet etmek çok doğru bi hamle denebilir. Ama kadro o çok eleştirilen Fatih Terim'in kadrosuyla aynı olunca insan sorgulamadan edemiyor. Madem yine eleştirdiğimiz, yine beğenmediğimiz, yine laf ettiğimiz o futbolcular gelecekti Fatih Terim'in nesi vardı?..
Tabi olayın patronlar boyutunun dışında bi de kulüpler boyutu var ki evlere şenlik. Sezon başlarken ciddi transferler yapan ve 4 büyükler dediğimiz Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Beşiktaş'ı irdeleyelim biraz. Milli Takım'ın gideceği yer Avrupa Şampiyonası bu yolun sonunda. Galatasaray, Avrupa Ligi'ne gitmeye hak kazandı geçtiğimiz sezondaki 3.lüğün ardından. Eleme maçlarında Karpaty Lviv gibi adını ilk kez duyduğumuz ve bi daha kim bilir nerede duyacağımız alakasız takıma elendi. Bu biiiiir! Fenerbahçe, 2. olma sıfatıyla önce Şampiyonlar Ligi elemelerinde boy gösterdi. Rakibi Young Boys diye yine adı sanı duyulmamış bi ekipti. Elendiler. Avrupa Ligi'ne geldiklerinde ise rakipleri Paok'tu. Fenerbahçe; Paok'a da elendi. Bu ikiiiii! Trabzonspor, Avrupa Ligi'nde Liverpool'a elendi. Oysa ben çok umutluydum, olmadı. Bu da üüüüüç! Beşiktaş, Avrupa Ligi'ne zorlanmadan geldi. Gruptaki rakiplerinden 2'sini de yenerek avantaj sağladı diyebiliriz. Lig şampiyonu Bursaspor ise Şampiyonlar Ligi'nde pek de iyi diyemeyeceğimiz bi konumda.
Son olarak Milli Takım'ın son 3-4 senedir en başarılı ismi olan Arda Turan da Almanya maçı öncesi yeniden sakatlanınca, mağlubiyetler kaçınılmaz oldu. Türkiye bundan sonra ne yapar, gruptaki durumunu nasıl toparlar bilmiyorum. Tek bildiğim Hiddink'in artık kendi kadrosunu kendisinin kurması gerektiği. Kaç ay oldu, herhalde tanımıştır artık futbolcularını. Uğursuz 2010 bi an önce bitse de kurtulsak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎