Savaş Sanatı | Sun Tzu

Yıllardır sürekli adını duyduğum, okumaya niyetlenip bir türlü araştırıp almadığım, sonunda denk getirip okudum. Nefis kitap. Kitabın sahibi Sun Tzu M.Ö. 500'lü yıllarda yaşamış bir hükümdar ve askeri taktisyenmiş. Kitap da wiki'ye göre tarihin en eski stratejik eserlerinden birisiymiş. Etkileyici olan kitapta yazanların hiç eskimemiş olması. İnsanların bugün de yüzlerce yıl öncesindeki gibi birbiriyle gırtlak gırtlağa gelmesi, sınırların keskinliği, bölünmüşlük hiç değişmemiş. Muhtemelen tarih boyunca da değişmeyecek. Aslında zaman ve mekan kavramlarının kaybolmaya başladığı günümüzde insanların bir şeyleri paylaşamıyor olması çok enteresan geliyor bana. Mevzuyu derinleştirmeden toparlayayım, kitapta özetle diyor ki şunu yaparsan savaşı kazanırsın, böyle biri olursan sırtın yere gelmez falan... Kitabın eminim yüzlerce dile çevirisi ve farklı yayınlardan çıkan baskıları vardır. Bendeki baskısı Türkiye İş Bankasının 80 sayfa ve 8 TL. Kütüphanenizde olması gereken kitaplardan biri.

Clarissa | Stefan Zweig

Kitabı ilk elime aldığımda arkasında şöyle bir not görmüştüm: "Zweig, hayatının son dönemlerinde başladığı, taslağı 1981'de gün ışığına çıkarılan ve yayıncısı tarafından tamamlanan Clarissa'da 1902 yılından...." diye devam ediyordu. Yani bu kitabı yazmaya başlıyor fakat daha sonra bilenler bilir, eşiyle intihar ediyorlar ve dolayısıyla kitabı bitiremiyor. Muhtemeldir ki hayatının son dönemlerine denk gelmiş kitap. Öyle kasvetli, öyle ruh halini yansıtıyor ki... Kitapta Avusturyalı (ittifak) Clarissa'nın Birinci Dünya Savaşının patlak verdiği günlerde Fransız (itilaf) Leonard'a aşık olup gebe kalmasının hikayesini okuyoruz. Yaa işte öyle iki düşman ailenin çocuklarının birbirini sevdiği dizilere benzemiyor değil mi?! Kitap kasvetli dedim ya, üzerinde yarattığı hava bu şekilde aslında, asla sıkıcı değil! Tam aksine bir sonraki bölümde ne olacak merakıyla okutuyor da. Sadece mutsuz bir tarafı var, o kadar. Mevzu Birinci Dünya Savaşı döneminde geçtiğinden, yer yer Türklere, İstanbul'a ve hatta İzmir'e epey atıfta bulunulmuş hikayenin içinde. Bir de dipnot; okuduğum en uzun Zweig kitabı, buralarda epey bahsetmişimdir kısa, hap gibi, konsantre vs. işte bu kitap uzun. Kitabın bendeki baskısı İşbankası Yayınlarından, 184 sayfa ve 13 TL. Mutlaka okuyun diyeceğim bir Zweig kitabı daha!

Günlerden #ŞAMPİYON!

Müthiş bir sezonu geride bıraktık. Birazdan şampiyonluk kutlamaları statta başlayacak. Kutlamalar başlamadan istedim ki geride bıraktığımız sezona ve 34 maça şöyle kısa kısa bi bakalım kimine bir kez daha kızalım kimine bir kez daha sevinelim. Geçtiğimiz yollardan bir kez daha geçelim. Herkes için başka bir anlamı vardır bu şampiyonluğun. Benim için anlamı, göz göre göre korunan rakiplerin arasından kimsenin kanadı altına girmeden şampiyon çıkabilmekti mühim olan. Şükür, nasip oldu. Daha niceleri de nasip olsun. Başlıyorum;

Günlerden Galatasaray #34

Sezon boyunca yaşadığımız her şeyin mükafatını dün akşam aldık. Göztepe deplasmanından puanla dönsek bile şampiyon olacaktık fakat elbette galibiyet bekledik dört gözle. Galibiyet golü haftalardır penaltı golü atamıyor diye eleştirilen Bafe'den geldi. Gıcık bir maçtı aslında. Göztepe gol de bulabilirdi çünkü Galatasaray'ın aklı biraz şampiyonlukta gibiydi. Lüzumsuz bir heyecan vardı sahada. Sakin oynamadık dün akşam itiraf etmek gerekirse. Ama nasip işte. Bafe'nin golüyle galip geldik ve şampiyonluk turunu attık nihayet! Ben 80 puanla şampiyon oluruz diyordum, kısmet 75 puanaymış. Şampiyonluk kutlamalarına başlamadan önce tüm sezonu konuşacağız. Sonra elbette şampiyonluk kutlamaları gelecek. Sonra ağustosa eylüle kadar futbolun f'sini bile konuşmak istemiyorum. Anamızın ak sütü gibi helal. Biz sizden razıyız Allah da razı olsun. YÜRÜYEDURUN ASLANLARIM!

Günlerden Galatasaray #33

Malatyaspor'u ağırladık dün akşam ve maçın 30. saniyesinde atılan gol muhtemelen rekor falan olmalı.. Hemen 10 dakika sonra da bulduğu ikinci golle maçı bitirdi Galatasaray. Gönül isterdi ki üçü beşi de atalım, bu sefer de kısmet olmadı. Öte yandan takım tam şampiyon gibi, olması gerektiği gibi, oynaması gerektiği gibi oynadı. İstediğini alıp köşesine çekildi. Maçın gollerinde tüm sezon boyunca eleştirdiğim Belhanda'nın parmağı olmasını eklemeden geçmek haksızlık olur. Gollerin ilki ve muhtemelen rekorlu olanı Belhanda'dan diğeri de Bafe'den geldi. Bu arada Galatasaray'ın bu sezon iç sahada hiç kaybetmediğini ve bu maçın bitişiyle de namağlup unvanını tasdik ederek 51 puan alacağı sezondan 49 puanla (Fener beraberliği) ligi tamamladığını hatırlatayım. Şampiyonluk sadece Göztepe maçı kadar uzağımızda ve buradan da şampiyonluk gitmez Allahın izniyle. Bunu başta Hoca sonra da takım ve taraftarlar o kadar net şekilde yansıtıyorlar ki aksini düşünmek mümkün değil. YÜRÜYEDURUN ASLANLARIM!

Eski İstanbul'da Hovardalık | Ahmet Rasim

Ben bu kitapları üçlü olarak almıştım. Diğer iki kitap Gecelerim ve Falaka ile Şehir Mektupları için tık. Üç kitabın arasında okurken en çok yorulduğum bu kitap oldu. Dili diğerlerinden daha ağırdı ve yer yer anlamadığım kelimeler çıktı. Bunda çeviri vasatlığının da sebebi olduğunu söylemek mümkün. Türkçeye aktarılırken daha hafif bir dille aktarılmalı. Kitap adından da anlaşılacağı üzere İstanbul'da Osmanlı'nın son dönemlerindeki evlilik dışı ilişkilerin türlerinden, sebeplerinden ve baş karakterin etrafında yaşananlardan bahsediliyor. Kitabın hovardalık bölümü ise İstanbul'un belli başlı yerlerinde bulunan genelevlerde çalışan kadınların, dönemin erkekleriyle olan muhabbetleri ile ilgili. Beni çok açmadı. Epey yoruldum okurken elimde de çok bekledi sanırım onun da etkisi var. Üç Harf Yayıncılıktan çıkan kitap 303 sayfa ve 10 TL.

Günlerden Galatasaray #32

Deplasmanda puan kaybetmeden geçmek ve puan kaybının kronikleşmemesi en az şampiyonluk kadar kıymetli. Ama maçta en az bu iki olay kadar kıymetlisi Akhisarlı bir oyuncunun Hocama "çok konuşuyor" jestini elleriyle yaptıktan sonra yedek kulübesinin gösterdiği reaksiyondu. İnşallah bizi bu birliktelik şampiyon yapacak zaten gerisi birkaç gol ve teferruat. Akhisar maçından önce Galatasaray'ın en zor maçlarından biri olacağını düşünüyordum gizli gizli. Çünkü ligin diplerinde gezinen Akhisar'ın hocası Galatasaray'a sebebini anlamadığım şekilde deli gibi bilenen bir insan. Vaktinde ekmeğini yediği takıma iltimas göstersin istemiyorum elbette fakat bu hırsın sebebini de anlamlandıramıyorum. Neticede Akhisar kupayı alsın Galatasaray da Allahın izniyle şampiyon olacak. Kimsenin hiçbir şeyinde gözümüz yok kendi göbeğimizi de kendimizi kesiyoruz. Son iki maç kaldı. Emeklerimiz boşa çıkmasın. İnsanların masa başında, maç başına 15 dakika uzatmalarla aldığı 3 puanları biz emeğimizle alıyoruz. Garry'nin iki golüyle maçı aldık. YÜRÜYEDURUN ASLANLARIM!