Doğu'nun Limanları | Amin Maaoluf

Amin Maaoluf'un daha önce Semerkant kitabını okumuştum birçoğumuz gibi. Doğu'nun Limanları'nı gördüğümde hikayesi ilgimi çekti ve edinmek, okumak istedim. O kitap da kalbimi en az Doğu'nun Limanları kadar kırmıştı. Kitap Osmanlı'nın son zamanlarından İkinci Dünya Savaşına bir dönemde geçiyor. Baş karakterimiz İsyan'ın (evet adı bu) hayatı ailenin nereden geldiği ile başlayarak anlatılıyor. Acısı yoğun bir hikaye. Öyle ki yer yer gözlerimin dolduğunu son 10 sayfasını da ağlayarak okuduğumu sanırım itiraf etmem gerekiyor. İsyan'ın başına gelenler, ailesinden kopuşu, yalnızlığı, hayatının aktığı yön, insanı şaşırtır derecede ilerliyor. Başka bir dinden, başka bir milletten, hatta düşman olarak sayılacak iki devletin birer bireyinin iki farklı nesilde hayatlarını birleştirmesi, aslında bölenin inanışlar, ten rengi değil siyaset olduğunu yüzüne tokat gibi indiriyor. Ve ayrışmanın da ne kadar yanlış olduğunu... Sanıyorum kitabın verdiği alt metin de buydu. Bana geçti. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından. Kapağındaki naiflik kitabın tamamına yayılmış. 183 sayfa ve 16 TL. Okumanızı öneriyorum tüm kalbimle. Ben ağladım, siz de ağlayın :)

Günlerden Galatasaray #26

Rakibin puan kaybettiği haftada galibiyet mühimdi. Fakat maçın ilk yarım saatinde 2-0 geriye düştü takım. Ama vazgeçmedi Galatasaray, daha çok isteyen taraf oldu özellikle 2. yarıda. Hoca, ilk yarıdaki oyundan çok memnun olmadığını söyledi. Haklıydı, çünkü takım deplasman maçlarında biraz savruk oynuyor lüzumsuz yere. Sebebini anlayamıyorum. Badou'nun golüyle devrenin 2-1 bitmesi ve içeriye az da olsa moralli girmek mühimdi. İkinci yarıda önce Belhanda'nın aldığı penaltıyı Mbaye'nin gole çevirmesiyle beraberliği bulmak sonra da Soso'nun 3. golü bulmasıyla maçı 3-2 kazandık çok şükür. Artık kalmış 8 maç. Bu saatten sonra iyi oyun bekleyen tek kişi benimdir muhtemelen. Fakat bu takımın hırslı oyun oynamasını, istekli olmasını, karambolden değil tık tık tık paslaşarak gol atmasını görmek istiyorum. Gelecek sezon için de umutlanmak istiyorum. Bazı maçlarda bu kıpırdanmalar oluyor ki 2. yarı tam da bu kıpırdanmayı gördük. Şimdi milli takım arası var. Yuto ve Fernando'nun dönüşü cezalı oyuncuları aratmayacaktır. Sen yine aslan gibi savaş GALATASARAY!  

Kızıl | Stefan Zweig

Bu kitabı verdiğim bir arkadaşım hıçkıra hıçkıra ağladığını anlatmıştı bana. Okurken biraz tedirgindim. Fakat ağlayacağım yer bir türlü gelmedi. Meğer, onun zülfüyarine dokunan bana dokunmamış. Rahmetli öyle güzel yazmış ki yine, arkadaşımı ağlatan kitap beni hikayenin içinde sarıp sarmalayarak dinlendirdi. Kitapta Berger isimli bir karakterimiz var. Kendisi bir doktor adayı, ailesini bırakıp okumaya Viyana'ya gidiyor. Bir pansiyonda yaşamaya başlıyor. Fakat aileden ilk kez ayrılan, yalnızlığı ile baş başa kalan ve hayatı altı üstüne gelen bir genç adam oluveriyor. Hayatı hiç istemediği yerler savrulup gidiyor ve yazık ki kötü son bizi bekliyor. Zweig'i okumayı çok seviyorum. Fakat bazen öyle umutsuz şekilde gerçekleri yüzüne çarpıyor ki insanın, içimdeki polly (pollyanna) ölümün eşiğine geliyor. Kitaplarını okudukça algıdaki seçicilik mi nedir bilmiyorum, intihara gidişini okuduğumu hissediyorum o pesimist havayı kokladıkça... Kitabın bendeki baskısı İş Bankası Kültür Yayınlarından, 72 sayfa ve 6,50 TL. Okumayı ihmal etmeyin.

Günlerden Galatasaray #25

Bu takım böyle işte. İki maç arasında 7-8 gün var ama birinde cıvıl cıvıl kelebek moduna sokarken diğerinde buzlu sahanın altına gömüp donduracak kıvama getirir. Nando'nun şampiyonluk modunu açması, Mbaye'nin nihayet zorla da olsa gol atması, Soso'nun asistleri ve golü, Belhanda'nın bilhassa içerideki maçlarda takımı uçurması, Donk'un sonradan girmesine rağmen gösterdiği performans gecenin güzel detayları. Selçuk da oynasın isterdim ki ilk yarıda Selçuk olsaydı çok daha kolay çözerdik Antalya'yı, ileride oynayanların Kostas'ın ısrarla pas istemesine rağmen ona pas vermemeleri dikkatimden kaçmadı bunlar da gecenin ofsaytlarıydı. Yine de bitime 9 maç kala 5 gol atılması güzel. Gollerden ilki Soso'dan, sonra Henry'nin 2 golü, Badou'nun golü ve neticede de Mbaye'nin golü ile Antalya'yı 5-0 yendik dün akşam. Pes etmiyoruz, yola devam. Sen yine aslan gibi savaş GALATASARAY!

Kuyucaklı Yusuf | Sabahattin Ali

Kuyucak'ta teröristlerce öldürülen bir anne babanın evladı Yusuf. Anne babasının ölümüne şahit oluyor. Dönemin kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlat edinilir Yusuf. Fakat üvey annesi Şahinde tarafından bir türlü kabullenilmez. 1900lü yılların başında Anadolu'da birkaç kaza ve ilçede yaşananlar ve çizilen profil, kitaptaki temayı destekler nitelikte. Öyle ki, ileri gelenler idarecileri çıkarları için köşeye sıkıştırıyorlar, halkın geçimi sadece tarımla, o da yıllık şekilde ve işler iyi gittiği takdirde kazanıyorlar, ileri gelenlerin işledikleri suçlar bastırılıyor falan... Aslında işler çok da değişmemiş geride bıraktığımız yüz yılda. Kitaptaki bana göre tek ofsayt Kübra karakterinin havada kalması. Kitapta da dendiği gibi Yusuf'un hayatına geldikleri gibi hızla çıkıp gittiler. Benim için sürpriz oldu. Kitap ona bağlanacak diye bekledim durdum sanırım ama yok, hüzünlü şekilde bitti yazık ki. Bana Venedik Yayınları baskısı hediye edildi kitabın bu yüzden fiyatı mevcut değil 221 sayfa.

Günlerden Galatasaray #24

Erzurum deplasmanından Belhanda'nın tek golüyle 1-1 beraberlikle döndü takım. Boş yapmaya gerek yok. Ligin son beşinde oynayan iki takımdan birini zorla yenip biriyle berabere kalırsan böyle kara kara düşünürsün. Matematiksel şans devam edene kadar sen yine aslan gibi savaş Galatasaray!