Friends

Yıl olmuş 2012 sen hala 94'teki Friends'i mi yazıyorsun diyenler olmasın. Ben Friends'i geç bulanlardanım. Neredeyse 20 sene önce çekilen, adını sürekli duyduğum fakat açıp da izleme fırsatı bulamadığım diziyi bir süredir izliyorum. Benim gibi izlememiş olan kaldıysa, izlesin diye de bloga atmaya karar verdim. Bir nevi dizi önerisi olsun bu yazı, blogda da bulunsun. 


Yayınları devam eden dizilerim sezon finalleri yapınca art arda, alçılı prenses moduyla da sürekli evde olunca, başladım aranmaya. Sürekli How I Met Your Mother ile kıyaslanan ve tırnağı olamaz denen Friends'e başlıyorum öyleyse dedim bi gün ve başladım. Dizinin devam eden bir dizi olmayıp bitmiş bir iş olması benim için en büyük artısıydı. Böylece yeni bölümleri beklemek zorunda da kalmayacaktım. Şu an 5. sezonunu bitirmeye yakınım (sol kısımdan bölüm takibi yapılabilir). Biri bana cevap versin How I Met Your Mother'ın neden bu diziyle kıyaslanıp sürekli eziliyor? Tamam ikisi de bir arkadaş grubunun başından geçenleri anlatıyor dolayısıyla benzerlikleri var. Ama özenti eleştirilerini hak ettiğini düşünmüyorum ben Himym'ın. Sonuçta her fikir bir yerden esinlenerek çıkıyor. Önce Himym'ı izlediğim için onu daha çok seviyorum ben.

Neyse, bu yazı Friends'in yazısı olacak. Dizinin konusu üçü kadın üçü erkek altı arkadaşın hikayelerini anlatıyor olması. Her sezonda 20-24 bölüm var ve her bölüm 22 dakika civarı. Espriler dozunda, ama çoğu bölümde yerlere yatıracak kadar değil. 5. sezondayım dedim ya, aslında ilk 3 sezon çok eğlenerek izlediğim söylenemez. Fakat dizi 3. sezonun yarısından itibaren bir açıldı ki sormayın. Eğlenceli bir iş haline geldi ki bölümleri ikişer üçer izlemeye başladım. Gelelim karakterlere;


Rachel (Jennifer Aniston); dizinin ilk bölümüne düğününden kaçmış bir gelin olarak gelinlikle dahil olan karakter. 20'li yaşlarının ortalarına kadar baba parasıyla yaşamış, tek sıkıntısı tırnağının kırılması olan Rach, evleneceği adamı terk edip ailesine sırt çevirince Monica ile yaşamaya başlıyor ve kendi ayakları üzerinde duruyor. 

Monica (Courteney Cox); her dizide bir karakteri kendinize yakın bulursunuz ya, işte benim için Monica bu dizinin en önemli ismi. 3. sezon finalini izledikten sonra "evet ben tamamen Monica'yım" diye bir laf bile ettim. Monica, Rachel'ın düğününden kaçtıktan sonra sığındığı lise arkadaşı. Temizlik ve düzen hastası, eğitimli bir şef, kendi evinde yalnız yaşayan ve Rachel'ın gelmesiyle de ev arkadaşına kavuşan isim. Karakterlerin annesi gibi.

Phoebe (Lisa Kudrow); dizinin çatlağı. Nerede mistik bir şey var Pheebs'i orada görebilirsiniz. Ona dair edilecek tek kelime tuhaf olurdu sanırım. Elinde gitarıyla kendisi gibi tuhaf şarkıları Central Perk'te söyleyen kadın. Ailesini küçük yaşta kaybetmiş, sokaklarda büyümüş. Fakat bunları asla dramatize etmiyor aksine bunlarla dalga geçiyor. Annesine yazdığı şarkılarda bunu görüyor ve duyuyoruz.


Chandler (Matthew Perry); dizideki üç adam içinde en normali. Annesiyle babası bu küçükken boşanmışlar. Küçüklükten kalma alışkanlıkla olumsuz şeyleri şakaya vuruyor. Bu onun mutsuzluktan kaçma şekli. İlişkilerini yürütemeyen bir adam Chandler. En yürütemediği ilişkisi de dizideki yan karakterlerden Janice ile olanı (Janice gülüşü için bile izlenir bazı bölümler). Bi lokma spoiler versem sıkıntı olmaz sanırım. Chandler ilişkilerini yürütemiyordu. Taa ki Monica'ya kadar...

Joey (Matt Le Blanc); dizinin fırlaması, İtalyan, tek gecelik ilişkilerin adamı çapkın herif. Dizideki karakterler içinde en safı. Kendiyle özdeşleşmiş "How you doin?" cümlesini görünce gülmeye başlamak işten bile değil. Monica'dan sonra favori karakterim. Joey oyuncu ama oyunculuk yapamayan türden. İşte de ilişkilerinde de dikiş tutturamayan fakat dostları için de yapamayacağı şey olmayan bir adam. 

Ross (David Schwimmer); Monica'nın abisi. Lise yıllarından beri de Rachel'a aşık. İki kere evlenip boşandı (boşandığı eşlerinden biri lezbiyen), bir çocuğu var ve paleontolojist. Dizideki açık ara en ezik karakter. Suratını asarak ortama girdiği ve "hi" dediği anlar da Ross'un karakter özelliği olarak öne çıkıyor. Kendisiyle pek aram yok bunun en büyük sebebi de, yine hafif spoiler vermek gerekirse "we were on a break!" olayında Ross'a hak vermek mümkün değil.

Önermesi benden izlemesi sizden. İzleyenlere buradan ekmek çıkmaz ama sevenleri için bir tebessüm oluşturabildimse ne mutlu. "I'll be there for you"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎