Tiyatroya sadece çocukken muhtemelen de istemeye istemeye gitmişimdir. "Bu güzel havada neden kapalı kalıyoruz bi pikniğe gitsek bari" diye... 20 sene geçmesine rağmen hala aynı kafadayım.
Gel gelelim geçtiğimiz hafta sonu çılgın Ankara izleyicisinden fırsat bulup Grönholm Metodu isimli oyuna gittik.
Bir cumartesi saat 15.00'teki seansa niyetlendik. Biletleri almak için uykumu bırakıp geçtim bilgisayarın başına. Bilet satış saatinde siteyi açmaya çalıştım. Site 5 dakika sonra açıldı. Bileti ise 7. dakikada alabildim. 7. dakikada ilk iki sıra ful, 3. sırada da sadece sağ ve sol başlarda yer kalmıştı. Hemen sağ baştan 4 bileti aldım. Ertesi gün başka bişey için tekrar baktığımda biletler tükenmişti.
İki şeyi itiraf etmem lazım ilki bende muhtemelen karanlık korkusu oluşma potansiyeli var çünkü oyun başlarken ve bitince iki sefer salon karartıldı -GERÇEKTEN KAPKARANLIKTI- inceden bi gerildim. İkincisi ise insanlar karşımda canlı canlı oynarken odaklanamazsam, sıkılırsam ve saklayamazsam, göz göze gelirsek n'olur paniğiydi. Bu korkunun yersiz olduğunu oyunun bitmesine 10 dakika kala fark ettim çünkü o ana kadar oyundan hiç kopmamış, saate de bakmamıştım.
Oyunu özetlemem gerekirse; bir şirkete satış müdürü alacaklar ve 4 aday çağırıyorlar. Bu dört adayın karşılarında bir muhatapları yok. Duvardaki bir bölmeden zarflarla talimatlar alıyorlar ve bu talimatlarla diğer 3 adayı maniple etmeye çalışıyorlar. Spoiler vermemek için kıvranıyorum şu an. O yüzden konuyu kapatıyorum. Yeni bir oyunda en kısa sürede görüşmek üzere. Tiyatroya gidin. Oyunculara, daha doğrusu sanatçılara saygınız çok büyüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎