Ölmeden önce yapılacaklar listemde zirveye oynayanlardan biriydi. Ankara'daki son ekşınımın da Galatasaray maçı olacağını düşünüyordum. Sonra da geçtiğimiz haftaki Harbiye Konserinin ardından "Kenan'ın ilk konserine gidebilsem" diye abimle konuşmuştuk. Kalbimin temizliğinden olsa gerek diye şımarıp bağlıyor ve konsere geçiyorum. Hadi başlayalım!
Konser tabii ki 10. yıl marşı ile başladı. Sonra dağ başını duman almış olarak bildiğimiz gençlik marşı ile devam etti. Kenan, memleketimi de söyleyip günün anlam ve önemini Anıtparkta kendisini izlemeye gelenlerle bağıra çağıra anlattıktan sonra kendi şarkıları ile alandaki herkesin gürültü yapmasını (kendi tabiriyle) sağladı. Daha önce muhtelif videolarla konserlerini izlemiştim ve insanların ne kadar eğlendiğini görmüştüm. Kenan hiperaktif bir adam. 40 değil 70 yaşında da olsa o hiperaktifliği kaybetmeyecektir diye umuyorum. İnteraktif bir konser yapıyor. Seyirci sürekli işin içinde. Şarkıları hadi burayı da siz söyleyin diye seyirciye paslamak yerine, seyircinin dahil olduğu anlarda kenara çekilmeyi seçiyor, insanları dans ettiriyor falan...
Konserin tamamını şarkıları söyleyip dans ederek geçirdim. Bir şarkı hariç... Kenan boynuna gitarını taktı, ışıklar karartıldı, gelen şarkıdan emindim. Şarkının ilk duyulduğu tarih 2001 imiş. Ben 2001'de 14 yaşındaydım. Ergenlikten yada hissettiğim herhangi bir duygudan ötürü olmamasına rağmen beni paramparça eden bir şarkıdır. Cumartesi akşamı dinlerken yine kalbim acıdı. Kaydedip dinletmek istedim şarkıyı birine, canını acıtmak istemedim. Şarkı Pamuk. Gitmelerin şarkısı... Malumunuz hayat bana bu aralar kalanı değil gideni oynatıyor. Söyleyemedim şarkıyı. Dolu dolu gözlerle dinleyebildim yalnızca.
Güzel şarkılar iyi ki var! Güzel insanlar da! Kenan da iyi ki var. Dilerim 3 kere 5 kere 10 kere daha dinleyebilirim onu sahnede.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎