Yitirmeden

"Bugün hayatının son günü olsa ne yapardın?" cümlesi izlediğimiz dizilerin %80'inde en az bir kez işlenmiş bir bölüm bunun üzerine kurulmuştur. Eğlenmek için/vakit geçirmek için bile izliyor olsam ister istemez her seferinde kendimi sorgulamama neden olur bu fikir. Peki nasıl? Buyrun sohbete...
İki yıl önceki ben olsam, bugün hayatımın son günü olsa, sevdiğim herkesi arayıp haber verir bensiz hayatlarının ne kadar sefil olacağından ve arkamdan yas tutmalarından bahsederdim. Bi de en sevdiğim var tabi... Onu da arayıp benden başka kimseyi sevmeyeceğini, sevemeyeceğini ve hayatı boyunca bana ait kalıp mutsuz olacağını kitleyiverirdim. Sevmediklerimi de ihmal etmezdim elbette. Onları da arayıp ne kadar antipatik olduklarını söyler, beni sevmeyen ölsün moduna girerdim.

Evet, gençliğimde bencil zillinin tekiydim. Bugünkü ben ise sevdiğim/sevmediğim hiç kimsenin üzülmesini istemem. Kimsenin kalbinin kırılmasını istemem, tek bir kişi hariç. O kişinin de intihar eden Bihter'in mezarı başındaki Behlül gibi kahrolsun, söylediği her şeyden pişman olduğunu ağlayarak anlatsın isterdim. Tamam, üzüntüden ağlamasın sadece pişman olsun.

Nefeslerimizin sayılı olduğunu düşününce bişeylere üzülmek, birilerine kırgın kalmak o kadar absürt geliyor ki bana, artık kimseye sırt çeviremiyorum. Siz de öyle yapın. Taşıdığınız her nefret, sürdürdüğünüz her kızgınlık sırtınıza bir yük çünkü. Bi de hala yapabiliyorken sevdiklerimize sahip çıkmalıyız. Pinhani'nin o şarkıda dediği gibi; 
sarıl, her fırsatında o insana, arkasından ağlayan olma,
geri getirmez çok ağlasan da...
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎