Bir süredir yaşanan gelişmelerin de etkisiyle milli takıma dair içimi dökme ihtiyacı hissediyordum. Nuri Şahin'in milli takımı bırakması kararı bu ihtiyacıma tüy dikti ve artık içimdekileri tutamayacağımı fark ettim. Hadi başlayalım, bakalım neler gelecek devamında...
Fatih Terim, benim gerçekten "hoca" olarak tanımladığım tek yerli teknik adam. Şu değil mi bu değil mi diye aklınızdan geçen tüm isimler de teknik direktör unvanının altını dolduruyor olsa da "hoca" diye tabir ettiğimiz sadece "teknik" direktörlüğü kapsamıyor. İçeride dışarıda, iyisinde kötüsünde, maçta antrenmanda ağırlığını hissettirmek bambaşka bir olgu, bilhassa taktik veren adam olma bazında... Galatasaray taraftarı olduğumdan Fatih Hoca'nın Galatasaray'da olmasını -her dönemde- tüm kalbimle isterim. Öte yandan, işler Galatasaray & Fatih Terim ekseninde yolunda gitmemişse, ayrılık gerekiyorsa, Fatih Hoca'nın milli takımın başına geçmesi herhangi bir hocanın orada olmasından yeğdir.
Tüm bunların ışığında Hoca'nın özel hayatında yaşadığı bir gerginlik sebebiyle, Dünya Kupası elemelerinde 3-4 maç kala görevden alınması en basit tabirle beceriksiz yönetimdir. Dere geçerken at değiştirilmiyordu hani? Dünyanın en kaderci insanı olarak kısmetten öte köy yoktur lafının sonuna kadar arkasındayım. Fakat Hoca görevde kalmış olsaydı Dünya Kupasına gidebilir miydik diye düşünmeden edemiyorum. Özellikle "papaz tayfa" ile olan taht mücadelesinden sonra gönderilmesi kesinlikle yanlış karardı.
"Papaz tayfa"dan kastım, tabii ki Arda, Burak, Caner ve Selçuk'un başı çektiği ekip. Kağıt üzerinde bakıldığında biri Barcelona'nın biri Trabzon'un, biri Beşiktaş'ın diğeri de Galatasaray'ın oyuncusu, ikisi kaptan olan bu adamların oluşturduğu iskelet kadroya birkaç genç, bir de işini bilen kaleci eklenince yaşları ve tecrübeleri göz önünde bulundurulduğunda bu iskeletin başarılı olması gerekiyor. Ama başta da dediğim gibi "kağıt üzerinde". Bunların derdi futbol oynamaktan ziyade taht kavgası olduğundan balık baştan kokuyor ve futbol dışında birçok şey gündem oluyor. Milli takımdan ayrılınıyor sonra geri dönülüyor falan...
Yukarıda adını verdiğim 4 futbolcunun 3'ü, sol sütundaki fotoğraflardan da anlayacağınız üzere EN ÇOK KIYMET VERDİĞİM "adamlar" listesinde sıralamaya girer. Fakat insanlar yaş aldıkça olgunlaşıp egolarını bir kenara bırakırken, daha oturaklı olurken, bu arkadaşların çocuklaşması beni şaşkınlıklara sürüklüyor. Kendi takımlarında yapamadıkları basit çıkar kavgalarını ay yıldızlı forma altında yapmaya çalışıyorlar. Yaşları itibariyle -çok ekstrem bir durum olmazsa- katılabilecekleri son dünya kupasını da böyle böyle heba ettiler. Bize yine hüsran bize yine İngiltere'yi desteklemek kaldı.
Nuri'nin milli takımı bırakma kararı dedik ya aslında mevzu bu olacaktı fakat öncesini anlatmadan Nuri'nin kararını yorumlamak imkansız. Çünkü Nuri her ne kadar "gençlerin önünü açmak" maksadıyla milli takımı bıraktığını söylese de hepimizin aklından geçen ve işin doğrusu olan şey şudur: Nuri Şahin milli akımdaki bu vasatlığa dayanamadı. Yalnız Nuri'nin değil hepimizin futboldan soğumaya başlamasının sebebi bu aslında. Futbol dışında her şeyin gündem olması, yöneticilerin vasıfsızlığı, eleştiri yersizliği, adaletsizlik, emeğe saygısızlık, eğitimsizlik, vasatlığın bu kadar yüksek değer görmesi...
Nuri çok sevdiğim, efendiliği ve futboluyla her zaman takdir ettiğim bir futbolcudur. Amiyane tabir için özür dilerim ama kadınların efendi adam yerine piç tercihi gibi -özeleştiri yapmak gerekirse- biz de Nuri gibi gerçek "adamlar" yerine Arda gibi "adamlığı" dilinden düşürmeyenlere kıymet veriyoruz maalesef. Dilerim Nuri kaybettiğimiz son değer olur. Dilerim asıl kaybedeceklerimiz, kaybına asla üzülmeyeceğimiz vasıfsız yöneticiler, iş bilmez teknik heyetler ve kendi egolarını milli formadaki ay yıldızın üzerinde tutanları kaybederiz. Ya da Mazhar Alanson'un da dediği gibi benim hala umudum var belki de Allah ıslah eder çok sevdiğim bu "adamları". Ne dersiniz hoş olmaz mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎