Fikir her ne kadar Altın Kelebek ödüllerini izlerken çıkmış olsa da artık rutinlerden birisi yılın enlerini yazmak. En azından hala blog tutan benim için. Bu yazıyı yazmaya 10 Aralık'ta başlıyorum. Bakalım ne zaman bitirip yayınlayacağım. Aklıma geldikçe yazacağım çünkü. Neler çıkacak bana da sürpriz olacak. Hadi başlıyorum!
Halit Ergenç'in Kurtuluş Savaşı dönemini anlatacak bir dönem dizisinde yer alacağı haberi 2016'da ortaya çıkmış dizi de Ekim ayında yayınlanmaya başlamıştı. Gerek oyunculuklar gerek görsellik açısından ülkenin en iyi yapımlarında sıralamaya girecek kadar iyiydi. İlk sezonu efsane geçti ve ikinci sezon da 1-1,5 ay önce başlamıştı. Başarılı şekilde devam ediyor. Dilerim böyle de etsin.
En çok izlediğim yabancı dizi: Grey's Anatomy!
Aslında dizi 14 sezondur sürüyormuş. Fakat artık her sene tekrar tekrar yayınlanan Doktorlar'ın bu diziden "çakıldığını" öğrendiğim zaman başladım diziyi izlemeye. 14 sezonu da izleyerek güncele yetiştim. Çok duygulandığım, çok güldüğüm, çok eğlendiğim bölümleri, çok iyi karakterleri vardı. 14 sene sürmüş olması ve devam etmesi bile saygıyı hak ediyor.
En çok dinlediğim yerli şarkı: Sen Olsan Bari!
Aleyna Tilki'yi gençlerin tek şarkıyla meşhur ettikleri ergenlerden biri zannetmiştim. Sen Olsan Bari'yi de aylarca dinlemedim. Taa ki şarkıyı Bafi'den duyana kadar. O günden beri attığı tüm gollerden sonra Sen Olsan Bari'yi dinliyorum, söylüyorum, dans ediyorum bu şarkıyla. Teşekkürler Aleyna!
En çok dinlediğim yabancı şarkı: Shape Of You!
Aslında Despacito ile arasında kaldım. Ama Shape Of You'yu o kadar çok dinledim o kadar çok sevdim ki ve her halini, her versiyonunu, hiç ayırt etmeksizin, iyi ki dinleme şansı bulmuşum iyi ki çok sevmişim. "follow my lead, i may be crazy, dont mind me" ağğğ nefissin Shape Of You! Youtube rewind son sözüm sana, bu şarkının hakkını yemişsin alacağın olsun!
En çok sevindiğim Galatasaray transferi: Fernando!
Sezon içinde elbette Mariano'nun çok faydalı olduğunu gördüm, Gomis'e çok içim ısındı, Badou beklemediğim performans gösterip beni olumlu anlamda şaşırtmayı başardı ve Fegu'nun varlığı beni mutlu ediyor. Fakat Fernando... İki gözümün çiçeği gerek performansıyla, gerek karakteriyle gerekse duruşuyla tam bir Galatasaray oyuncusu. Brezilyalı olup bu kadar sevdiğim oyuncu olmak kolay değil açıkçası. İyi ki gelmiş. Dilerim çok uzun kalsın. Canım benim!
En içime sinmeyen Galatasaray transferi: Belhanda!
Seni sevmiyorum süt oğlan. Geldiğin gün daha Wesley çıkarmadan 10 numaralı formayı giydin, hiçbir çaba sarf etmeden elinin ucuyla futbol oynadın ve halen buradasın. Gözüm üstünde.
Futbolda beni en çok üzen olay: Hocamın Milli Takıma Vedası!
Dünyanın en saçma nedeni yüzünden, ihanet ederek altını oyan evlatları sayesinde, iş bilmez bir sürü çavuşun içine düştü diye başına gelmeyen kalmadı adamın. Dünya Kupası hayalleri suya düştü, takım ite köpeğe kaldı falan... Saçma sapan bir sürü iş çıktı başımıza. İnşallah hayırlısı böyledir.
En çok sevindiğim olay: Dayımın dönüşü!
Bunu bulamadım ben. Geri dönüp baktım. Çektiğim fotoğraflara, izlediklerime, dinlediklerime, hayatımdaki insanlara, yok. Konya'ya geldiğim günden beri dayımın dönüşü dışında bugünü hafızama kazıdım diyebileceğim tek gün yine Ankara'da geçirdiğim bir gece. Neşe'nin balkonu, Gül, Mavişim, ikinci ailem yanımda. Duygusal bir hava hakim. Ama mutluyuz.
En çok güldüğüm: Çalgı Çengi İkimiz!
Çünkü nasıl gülmem? Martın ikinci cuması Ailecek Şaşkınız vizyonda olacak. Israrla bekleyin.
En çok yaptığım: Şikayet etmek!
Konya'ya geldiğimden beri kendime "ben bu tayini neden istedim ki" sorusunu sormadığım tek bir gün bile yok. Bloga da tekrar tekrar ağlamışımdır bu konuda. Gerçekten elimden gelen bir şey yok, hissettiğim bu. Bugün dense ki geri dönmek ister misin, 2017'yi hiç yaşanmamış gibi sayar ve arkama bile bakmadan 2016'ya dönerim.
En çok okuduğum: Zweig!
Kendisiyle bu sene tanıştım. Şu an elimde Olağanüstü Bir Gece, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Satranç, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Yakıcı Sır var. İlk alışverişimde muhtemelen Korku'yu alacağım ve muhtemelen sırayla tüm kitaplarını. Gönül rahatlığıyla önerebilirim. Mutlaka okuyun.
Çok mutlu olun 2018'de, çok mutlu olalım. Hepsinden öte sağlıklı olalım, huzurlu olalım. Allah herkesin gönlüne göre versin. Yalnız ülkemizde değil tüm dünyada barış olsun. Çocuklar, kadınlar, insanlar ölmesin, kimse acı çekmesin. Çok sevin. Çok gülün. 2018'in işleri batırmaması dileğiyle... İyi seneler!
En çok sevindiğim Galatasaray transferi: Fernando!
Sezon içinde elbette Mariano'nun çok faydalı olduğunu gördüm, Gomis'e çok içim ısındı, Badou beklemediğim performans gösterip beni olumlu anlamda şaşırtmayı başardı ve Fegu'nun varlığı beni mutlu ediyor. Fakat Fernando... İki gözümün çiçeği gerek performansıyla, gerek karakteriyle gerekse duruşuyla tam bir Galatasaray oyuncusu. Brezilyalı olup bu kadar sevdiğim oyuncu olmak kolay değil açıkçası. İyi ki gelmiş. Dilerim çok uzun kalsın. Canım benim!
En içime sinmeyen Galatasaray transferi: Belhanda!
Seni sevmiyorum süt oğlan. Geldiğin gün daha Wesley çıkarmadan 10 numaralı formayı giydin, hiçbir çaba sarf etmeden elinin ucuyla futbol oynadın ve halen buradasın. Gözüm üstünde.
Futbolda beni en çok üzen olay: Hocamın Milli Takıma Vedası!
Dünyanın en saçma nedeni yüzünden, ihanet ederek altını oyan evlatları sayesinde, iş bilmez bir sürü çavuşun içine düştü diye başına gelmeyen kalmadı adamın. Dünya Kupası hayalleri suya düştü, takım ite köpeğe kaldı falan... Saçma sapan bir sürü iş çıktı başımıza. İnşallah hayırlısı böyledir.
En çok sevindiğim olay: Dayımın dönüşü!
Bunu bulamadım ben. Geri dönüp baktım. Çektiğim fotoğraflara, izlediklerime, dinlediklerime, hayatımdaki insanlara, yok. Konya'ya geldiğim günden beri dayımın dönüşü dışında bugünü hafızama kazıdım diyebileceğim tek gün yine Ankara'da geçirdiğim bir gece. Neşe'nin balkonu, Gül, Mavişim, ikinci ailem yanımda. Duygusal bir hava hakim. Ama mutluyuz.
En çok güldüğüm: Çalgı Çengi İkimiz!
Çünkü nasıl gülmem? Martın ikinci cuması Ailecek Şaşkınız vizyonda olacak. Israrla bekleyin.
En çok yaptığım: Şikayet etmek!
Konya'ya geldiğimden beri kendime "ben bu tayini neden istedim ki" sorusunu sormadığım tek bir gün bile yok. Bloga da tekrar tekrar ağlamışımdır bu konuda. Gerçekten elimden gelen bir şey yok, hissettiğim bu. Bugün dense ki geri dönmek ister misin, 2017'yi hiç yaşanmamış gibi sayar ve arkama bile bakmadan 2016'ya dönerim.
En çok okuduğum: Zweig!
Kendisiyle bu sene tanıştım. Şu an elimde Olağanüstü Bir Gece, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Satranç, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Yakıcı Sır var. İlk alışverişimde muhtemelen Korku'yu alacağım ve muhtemelen sırayla tüm kitaplarını. Gönül rahatlığıyla önerebilirim. Mutlaka okuyun.
Çok mutlu olun 2018'de, çok mutlu olalım. Hepsinden öte sağlıklı olalım, huzurlu olalım. Allah herkesin gönlüne göre versin. Yalnız ülkemizde değil tüm dünyada barış olsun. Çocuklar, kadınlar, insanlar ölmesin, kimse acı çekmesin. Çok sevin. Çok gülün. 2018'in işleri batırmaması dileğiyle... İyi seneler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎