İzlediğim dizilerin profilinin inceden değiştiğinin farkındayım ve keyif alıyorum bundan. Borgen aslında, 2010-2013 yıllarında Danimarka'da yayınlanmış politik bir dizi. Ben bir süre önce netflix'te görüp izlemeye başladım. House of Cards, Homeland (8. sezonu hiçbir yerde bulamıyorum beni linkleyin de bitireyim artık, netflix'ten umudu kesiyorum) izlediğim için benzerler kontenjanından önerildi sanıyorum. Dün gece bitti, buraları okuyanları da yoldan çıkarayım, ben sevdim siz de sevin diye hemen döküleyim dedim. Hadi başlayalım.
Borgen, Danimarka'nın ilk kadın başbakanı Birgitte Nyborg'un hikayesini anlatıyor. Partisinin ilk kadın lideri olan Birgitte, dönemin başbakanının akıl sağlığı çok da yerinde olmayan eşinin bir mağazada devletin hazinesinden para harcaması sebebiyle, komik bir rakam yüzünden hem de, seçim kararı alınıyor ve Birgitte kendisini bir anda başbakan olarak görüyor. Birgette, iki çocuk annesi bir kadın, çocuklarla eşi yahut bir kızcağız ilgileniyor, kendi evinde yaşıyor, yemeğini kendisi yapıyor, eşi bir yazılım şirketinde çalışıyor falan... Yetiştiğimiz ortamı düşününce ne kadar ütopik geldiğini tahmin edersiniz sanıyorum. İşte dizide beni en çok çarpan tam olarak buydu. Bu bana imkansız görünen fakat aslında olması gereken, onlarca çalışan, koruma da olmadan medeni şekilde yaşanabilen, yöneticilerin damarlarında mavi değil hepimizinki gibi kırmızı kan aktığının farkında olunan bir algı... Ne kadar uzak gelse de olması gereken bu değil mi?
Dizi politik bir konu işliyor evet. Fakat politikanın yanında aile hayatının da anlatıldığı bir yan var. Ayrıca bir de televizyon haber kanalındaki işleyişi görüyoruz ki dizi bu noktada da yer yer Newsroom'u hatırlattı bana. Elbette Newsroom işin tamamen mutfağına yönelik burada yalnızca bir yan konu olarak işliyor ana konuya paralel olarak. Bu noktada yan karakterlerin de altının dolu olmasıyla da başarılı. Hiç beklemediğiniz yerden gelmiş bir yumruk gibi yan karakterler. Bir anda asıl mevzu onlar oluyor ve hiç rahatsız etmeden. Bir de ekrana bakmadan takip edebilir bir dizi olmadığından benim için, çünkü dili Danca ve altyazıyla izlemek durumunda kalıyorum, hiçbir sahnesini kaçırmadan seyrettim. Her bölümü yaklaşık bir saat olan dizi üç sezon ve her sezonda da onar bölüm var. Harcadığınız otuz saate değecek bir iş. Nyborg'un mecliste yaptığı bir konuşma var ki kadınların siyasi hayatıyla ilgili nefis bir tirattı hala etkisinde olduğumu söylemem gerekiyor. Bu noktada bir parça feminizm kasıp kadınların istedikleri zaman başaramayacakları hiçbir şey olmayacağını araya sıkıştırmak isterim. Son olarak dizinin her bölümünün başında bir özlü söz var, onları da ıskalamayın izlemeyi düşünürseniz. Düşünmek ne demek, mutlaka izleyin. Hepimize bisikletiyle işe giden bir başbakan nasip etsin yaradan. Tabii bunun için önce başbakanlık müessesesinin geri dönmesi gerekiyor :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎