Efendiiim geldik yılın ilk ayı olan Ocak ayına.. Bu güzel cuma gününde Ocak ayını bi karşılayayım dedim. Aslında daha önce yazılmalıydı bu yazı da, beklediğim bişeyler vardı, olmadı. Kısmet.. Neyse artık geç olsun da güç olmasın demiş atalar. Bi bildikleri vardır herhalde..
İnsanın içinde yaşadığı bazı çelişkiler vardır. Mesela iyiyle kötüyü, yanlışla doğruyu yaşatır, büyütürüz. Benim de içimde yaşadığım çelişkiler var herkes gibi, e kimse mükemmel değil ki.. Katıksız iyi olsun, ya da katıksız kötü.. Benim içimde yaşadığım çelişki şu; müthiş sabırlıyımdır ben. Çok ciddi şeyler yaşamama rağmen hiç pes ettiğimi hatırlamıyorum. Ama bu sertliğin, bu sıkı durmanın ardına baktığınızda dünyada yaşayan belki en kırılgan, en sulugöz canlının varlığını görürsünüz. O kadar kolay ağlarım ki çoğu zaman, neye ağladığımı bile anlamadığım anlar olur, o derece..
Hafta içi böyle bi durum yaşadım mesela. Salı akşamı Galatasaray, Beypazarı ile maç yaptı ve Samiyen'in ışıklarını bi daha yakmamak üzere söndürdü. Yanlış bilmiyorsam; 10 ila 15 gün arasında da yıkılacak stat. Ben İstanbul'da yaşamıyorum. Samiyen'e bi kere gidip maç izlemişliğim yok. Buna rağmen, o gün efsanelerin maçından başlayarak, gecenin sonuna kadar, gösteriler bitip de stat boşalana kadar benim de gözlerim boşaldı. Tam susuyorum, birinin ağladığını görüp yine başlıyorum :)) derdime neyse.. Tüm suç Ali Kırca'nın ama. Spoileeer!
Yeni spoiler eklentimi nasıl buldunuz? :)) Takipteyiz Blog'undan aldım özelliği. Artık dizi ve film yazılarını geniş geniş yazabilirim :p spoiler uyarısı veriyordum zaten de, böylesi daha iyi oldu. İstemeyen okumaz. Kendi bloguna eklemek isteyen, beğenen, kullanmak istiyorum diye mızıtan herkes Takipteyiz Blog'u cümlesinin üzerine tıklayabilir. Eklenti için de kendilerine teşekkür ediyoruz efendim, ellerinize sağlık. {reklamları izlediniz :)) }
Sıkılmak kelimesi hiç dün geceki kadar rahatsız etmemişti beni. Bazen yüksek ilgi potansiyelim, çok sevdiğim insanlara batabiliyor, farkındayım da, dün gece ilk kez dillendirildi bu. Keşke olmasaydı da ben de incinmeseydim, neyse oldu bi kere.. {bi daha olmasın, çizerim} Şaka bi yana, bazı konularda değil 24, 124 yaşına da gelsem olgunlaşamayacağım sanırım. İlgi konusu bir, kıskanmak iki, kırılıp dökülmek üç. Büyü biraz Serap!
24 yaş demişken, 4 Ocak doğum günümdü. Ülkemizde ve dış temsilciliklerimizde bol bol kutlandı. Düşünüp tebrik eden herkese bi kez de burdan teşekkür etmeyi bi borç bilirim. Bi parça buruk geçti bu sene. Yanımda olmasını en çok istediğim insan olamadı çünkü. Kısmet değilmiş dedik, birbirimizi güldürmeye çalıştık da olmadı.. Biliyorum ikimizin içine de taş gibi oturdu. O akşam attığı mesaj hâlâ içimi titretiyor :) Ama bir araya geldiğimiz ilk gün, acısı fena çıkacak bu özlemelerin.
Inception'ı izledikten sonra Nolan'ın izlemediğim diğer filmlerine eğilmeye karar verdim bu ara. İlk hedefim ise Prestij. İndi, beni bekliyor. İzleyeyim de ayrıntılı olarak yazarım bloga yine. Çok film hareketler bunlar denk geldi geçen, televizyondaydı sanırım.. Sevmedim. Bence skeç tiyatro sahnesinde güzel. Sevmediğim için de bloga yazmadım. Pişman değilim :))
Bu ayın şarkısı Mustafa Ceceli'den geliyor. Enbe Orkestrası'nın yeni albümü için seslendirdiği Eksik şarkısını zaten paylaşmıştım blogda. Böyle bi şarkı yok demiştim. Fikrim değişmedi. Ama şimdi paylaşacağım, yağmur ağlıyor şarkısı da çok çok iyi. Mustafa Ceceli benim diyen arabeskçilere bile taş çıkarır. Müzik alt yapısı öyle sağlam ki, sesini hangi şarkıda nasıl kullanacağını çok iyi biliyor. Yağmur ağlıyor da bu durumun büyük nişanelerinden birisi. Paylaşması benden, dinleyip yorumlaması sizden. Buyrun;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎