Sebebini anlamadığın şekilde içine dokunan filmler vardır. Böyle hikayesi tanıdık gelmez, oyuncular favorim dediğin oyuncular değildirler, belki yönetmen çok alakasız gelir.. Ama küt diye çarpar geçer kenara. One Day benim için öyle bi film oldu. Bir parça ağır ilerleyen bir film olmasını göz ardı edersek, One Day, 2011 filmleri arasında kendine yer tutar gibi görünüyor.
Şimdi en son denecek şeyi en baştan demiş olacağım ama, filmin müziklerini Hans Zimmer yapıyor. Hani Sherlock Holmes müziklerini de yapan adam.. Müziklerin filme bağlamak gibi bir vasfı varsa eğer, Hans Zimmer bu işi en güzel yapan kişilerden birisi. Fonda yer yer Paris'i yer yer Londra'yı görebilirsiniz ki, Hans Zimmer müziklerini ve Londra'yı birlikte izlemek insanı dinç tutar ve kesinlikle insana huzur verir. Film adından da anlaşılacağı gibi bir günü anlatıyor. 88 senesinden başlayarak, bu seneye kadar, 15 Temmuz'da iki arkadaşın yaşadıklarını izliyoruz kesit kesit. Her sene 15 Temmuz'da bu iki insanın yollarının bir şekilde kesişmesi ve/veya hayatlarındaki dönüm noktalarının 15 Temmuz'a denk gelmesi insana ister istemez "yeter ki gel banaaa senede biiir güüünn senede biiir güüüün" diye şarkı söyletiyor. Eklemeden edemeyeceğim de bir eleştirim var. Filmin baş rolündeki iki genç, Londra'da bir liseden mezun olmalarına rağmen aksanları çok kötü. Hiç o karizmatik İngiliz aksanı gibi değildi. Bunun dışında beklentimin dışında bir şey görmedim diyebilirim filmde.
Filmin baş rollerinde Anne Hathaway ve Jim Sturgess var. David Nicholls'ün kitabından uyarlanmış filmin senaryosu. Şahsen kitabını okumadım, ama okuyanların eleştirilerinden anladığım, kitap çok sığ şekilde yansımış perdeye. Kitap-film kıyaslamasında bu hep olur zaten. Yani kitabı okurken kafanızda tahayyül ettiklerinizi, filmi izlerken göremezseniz, ama kitabı daha iyiydi yeaa diye bik bik etmeye başlarsınız. Bu bana da oluyor, hatta en çok bana oluyor. O yüzden bu kadar rahatım, neyse. Spoiler içine yazacak çok şeyim olmadığından buraya sıkıştırayım. Filmi izledik izledik de sonra yeniden 88 yılına döndük ve Dexter'ı uyandırdık ya, orada lan hepsi rüya mıymış yani deyip bildiğin delirdim ama rüya değilmiş. Sonra ahh canıım moduna girdim hemen. Anne Hathaway, sana iki çift sözüm var! (he yavrum Anne de senin en büyük takipçin, okuyucun, velinimetindi zaten..) Bu filmden sonra bir kez daha anlıyoruz ki, kısa saç sana şahane gidiyor, lütfen kestir ve öyle kal! Film hafta sonu vakit geçirmek için oturup izlenecek türden filmlerden birisi. Açın izleyin. Beğenin yada beğenmeyin. Zimmer'in gücü adınaaaa Bir Gün! (gölgelerin gücü adına Heman melodisiyle..) Fragman ve bilgilerle noktayı koyarım.
Şimdi en son denecek şeyi en baştan demiş olacağım ama, filmin müziklerini Hans Zimmer yapıyor. Hani Sherlock Holmes müziklerini de yapan adam.. Müziklerin filme bağlamak gibi bir vasfı varsa eğer, Hans Zimmer bu işi en güzel yapan kişilerden birisi. Fonda yer yer Paris'i yer yer Londra'yı görebilirsiniz ki, Hans Zimmer müziklerini ve Londra'yı birlikte izlemek insanı dinç tutar ve kesinlikle insana huzur verir. Film adından da anlaşılacağı gibi bir günü anlatıyor. 88 senesinden başlayarak, bu seneye kadar, 15 Temmuz'da iki arkadaşın yaşadıklarını izliyoruz kesit kesit. Her sene 15 Temmuz'da bu iki insanın yollarının bir şekilde kesişmesi ve/veya hayatlarındaki dönüm noktalarının 15 Temmuz'a denk gelmesi insana ister istemez "yeter ki gel banaaa senede biiir güüünn senede biiir güüüün" diye şarkı söyletiyor. Eklemeden edemeyeceğim de bir eleştirim var. Filmin baş rolündeki iki genç, Londra'da bir liseden mezun olmalarına rağmen aksanları çok kötü. Hiç o karizmatik İngiliz aksanı gibi değildi. Bunun dışında beklentimin dışında bir şey görmedim diyebilirim filmde.
Filmin baş rollerinde Anne Hathaway ve Jim Sturgess var. David Nicholls'ün kitabından uyarlanmış filmin senaryosu. Şahsen kitabını okumadım, ama okuyanların eleştirilerinden anladığım, kitap çok sığ şekilde yansımış perdeye. Kitap-film kıyaslamasında bu hep olur zaten. Yani kitabı okurken kafanızda tahayyül ettiklerinizi, filmi izlerken göremezseniz, ama kitabı daha iyiydi yeaa diye bik bik etmeye başlarsınız. Bu bana da oluyor, hatta en çok bana oluyor. O yüzden bu kadar rahatım, neyse. Spoiler içine yazacak çok şeyim olmadığından buraya sıkıştırayım. Filmi izledik izledik de sonra yeniden 88 yılına döndük ve Dexter'ı uyandırdık ya, orada lan hepsi rüya mıymış yani deyip bildiğin delirdim ama rüya değilmiş. Sonra ahh canıım moduna girdim hemen. Anne Hathaway, sana iki çift sözüm var! (he yavrum Anne de senin en büyük takipçin, okuyucun, velinimetindi zaten..) Bu filmden sonra bir kez daha anlıyoruz ki, kısa saç sana şahane gidiyor, lütfen kestir ve öyle kal! Film hafta sonu vakit geçirmek için oturup izlenecek türden filmlerden birisi. Açın izleyin. Beğenin yada beğenmeyin. Zimmer'in gücü adınaaaa Bir Gün! (gölgelerin gücü adına Heman melodisiyle..) Fragman ve bilgilerle noktayı koyarım.
Imdb Puanı: 6.7/10
Yapım: 2011 - ABD
Tür: Dram, Komedi, Romantik,
Süre: 108 dakika
Yönetmen: Lone Scherfig,
Oyuncular: Anne Hathaway, Jim Sturgess, Romola Garai, Patricia Clarkson, Georgia King, Jodie Whittaker, Josephine De La Baume, Amanda Fairbank-hynes, Gino Picciano, Emilia Jones, Matthew Beard, Catherine Laine, Filippo Delaunay, Ken Stott, Jamie Sives, Tom Mison, Rafe Spall, Natalie Hallam,
Senaryo: David Nicholls,
Senaryo (Kitap): David Nicholls,
Yapımcı: Nina Jacobson, Raphaël Benoliel, Tessa Ross, Jane Frazer,
Konu: Dexter ve Emma’nın ilk tanıştıkları yer 1988 yılındaki mezuniyet balosudur. O tarihten sonra, birbirlerini yalnızca yılda bir kez düzenlenen okul etkinliklerinde görmeye başlarlar ve bu 20 yıl boyunca devam eder.
çoğu ergen gerileri gibi malesef bende jim hastasıyım torrente düşer düşmez indirip izlemiştim pek sarmamıştı beni açıkçası anne den hiç ama hiç hoşlanmamamında bunda büyük payı var tabi orta karar bir film büyük beklentilerle izlenmemeli bence
YanıtlaSilFilmi kotaran müzikleri bence de.
YanıtlaSilseninde yazında belirttiğin gibi ablam hans zimmer bir şey yapıyorsa o iyi iştir sherlock ve ınception müzikleri efsanedir
YanıtlaSil