Martı da devirmemize bir hafta kala dedim ki döküleyim. Çok şey birikti içimde de bir şeylerin çözülmesini bekledim yazmak için. *Yazar burada yazının devamını satmak için ölümüne reklam yapmaktadır* Mart dediğin kararsız ay. Havalardaki o kararsızlık insanlara da yansıyor. Özellikle de bana. Dengesizin teki olmuştum ayın ilk 3 haftası. Birkaç gündür ise özüme döndüm. Dur ya aylık yazımı yazacaktım ben dimi. Neyse kalanları da maddeleyeyim.
- Zor günler bitti. İki aylık aranın ardından macera kaldığı yerden devam ediyor.
- Ben bu satırları yazarken, fonda Mustafa Sevgilim'i söylüyor. Hayatta, olumlu anlamda içinizin eridiği bazı anlar vardır. Ben birkaç gündür o anları yoğun şekilde yaşıyorum. "Ah bu şarkıların gözü kör olsun"dan ziyade, şarkılar çalsın ben salak salak sırıtayım modundayım. Kızın yine aşık oldu anne... Hem de aynı adama... Hem de 1231381098401284910. kez...
- Sevgi kelebeği modundan sıyrılamıyorum. Ankara'ya dileneyim biraz da. Ankara'ya gri şehir diyorlar "Doyduğun şehir memleketindir" mottosuna dayanarak savunmaya geçiyorum. Şimdi bu yazıyı okuyorsan beni az çok tanımışsındır. Ve nasıl renkli biri olduğumu da anlamışsındır. Gri ve/veya renksiz olsa sana söylemez miyim? Hayır, Ankara gri değil. Ben sana gördüğüm renkleri anlatayım. Aşkın kırmızısı var Ankara'da mesela, hem de görüp görebileceğin en güzel tonda. Galatasaray kırmızısı ile kan kırmızısı arası bişey... Kırmızının tutkusundan pembenin şirinliğine kadar açılan bi skala gibi Ankara'da aşk. *Şükürler olsun* Evet Ankara'da deniz yok ama çok güzel maviler var. Etrafım yeşillerle sarılı zaten. Ayrıca bi kere ben Ankara'dayım. Ankara ne kadar renksiz olabilir ki?!
- Bu aralar milli takımlara kıl olma modundayım. Galatasaray dolu dizgin gidiyor ya, milli takım arası girdi mi fıttırıyorum. Dün Hollanda maçında Wes sakatlanıp çıktı. Hollandalılara zaten kılım ya, deli oldum. Adam yeni yeni kıvamını almaya başlamıştı.
- Futbol demişken nazar boncuğu takımım mart ayını da rakiplerini çatır çatır si........... öhm! silkeleyerek geçirdi. Şahane bir sezon geçirdiğimiz doğrudur. Özellikle ön plana çıkan adamlar yok değil ama Drogba'nın gelişi Galatasaray için miat oldu. Kim derdi ki başarıya mala mülke mevkiye doymuş bu adamın Burak ile bu kadar uyum yakalayıp böyle gençler gibi mücadele edeceğini... Gönülden bir helal olsunu kendisine gönderiyorum.
- Sinemaya gittim geçen hafta içinde. Kelebeğin Rüyası'na... Kıvanç Tatlıtuğ hoş ama boş bi adam değil. Evet hoş, ama çok da başarılı. Filmi izlemenizi tavsiye ederim. Bugünlerde fırsatını bulduğum anda bloga ayrıntılı şekilde eklerim zaten.
- Friends'e yeniden başladım. Bu kez yalnız değilim.
- Breaking Bad'e de başladım. İlk sezonun 5 bölümünü izledim. İlk üç bölümde bu dizi bana göre değil desem de, 4. bölümde anlatılanlar çok dokundu. Bölümün adı Cancer Man. E duygusallığın dibine vuracaksın ki beni kitleyeceksin. Huy işte, ölmeden çıkmayacaksa demek :/
- Size dünyanın en basit ve lezzetli yemeğinin tarifini veriyorum kalemi kağıdı alın. İhtiyacımız olan şeyler; bir fırın tepsisi, iki soğan, iki patates, bir büyük balık, biraz baharat ve tereyağı. Soğanı soyun ve halka halka doğrayıp zeminini zeytinyağı ile yağladığınız tepsiye dizin. Üzerine halka halka doğrayıp yağda biraz çevirdiğiniz patatesleri dizin. En üste temizleyip filetosunu dikdörtgen şeklinde şeritler halinde doğradığınız balığı dizin. Üzerine baharat ve tereyağı küplerinden birkaç tane koyun. Fırına verip 45 dakika pişirin. Yanında bir kase marul salatasıyla dünyanın en lezzetli yemeğini hazırlamış oldunuz. Bal olsun.
- Çenem düştü hadi daha bulaşık yıkayacağım. Hazırlanacağım. Bugün cumartesi malum. Bu ayın talihli şarkısı kim olsun diye düşünürken Fizy'de bu şarkı çıktı karşıma. Taze anne Shakiracığımdan geliyor: La Tortura. Kaldır kolları kaldır. Çalkala. Şahane bir bahar ayı olan nisanda görüşmek üzere. Öperim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎