Geçen akşam üzeri mutfak alışverişine gittik kardeşimle. Marketin servisine bindik. Bizden sonra da yaşlı bir teyze geldi. Araca çıkmakta zorlandı, inmekte zorlandı. Servisin içinde "ah teyze keşke bu kadar almasaydın gelecek olan misafir alsaydı ya" şeklinde yorumlar gelince, "kim alacak, kimsem yok ki, bi daha çıkamam diye aldım" dedi. Başımı servisin içinden dışarıya çevirdim...
Günlerdir insanlar öldürülüyor. Kamuoyu vicdanına seslenmek için olsa gerek girdiğimiz sitelerde, okuduğumuz gazetelerde, izle(yebil)diğimiz haberlerde kullanılan görseller çoğunlukla çocuk/bebek görselleri oluyor.
Ben hayatımın her döneminde duygusal oldum. Bunu beni kıyısından köşesinden tanıyan her insan kolayca çözebilir. En duygusal olduğum konular; annem, bebekler ve yaşlılar oldu hep. Annemle ilgili en büyük sıkıntım çok özlemek oldu Ankara'ya geldiğimden beri. Ama diğer iki konuyla ilgili hep sınandım. Bi akşam mantı yapıyoruz mesela, televizyon açık, haberlerde annesi (o sürtüğe ne kadar anne denir bilmiyorum ama) 3 yaşındaki bebeğini dövmüş de elinden zor almışlar. Allahım, ben başladım ağlamaya.
Hayatımın itirafı geliyor; benim her dönemde en büyük hayalim anne olmaktı. İçimden taşan sevgiyi şefkatle harmanlayıp kendim gibi bıcır bıcır bi velet büyütmek istedim hep. Onun hayatına yön vermek, gözümün önünde büyüyüşünü izlemek istedim. Ama ben, bunları hep hayal etmesine rağmen 27 yaşına gelip bu hayale yaklaşamamış olan Serap, malum haberleri görünce dün sabah iyi ki çocuğum yok dedim. İnsanın hayallerinden vazgeçebilmesiymiş zor olan, bunu öğrendim. Birileri orada çaresizce canıyla boğuşurken burada huzurlu, mutlu olmak, gülebilmek, eğlenebilmekmiş, aslında yaşamakmış insanı utandıran bunu anladım.
İyi ki çocuğum yok diyebildiğim gibi yaşlanmak da istemiyorum. Hayatımın yapılacaklar listesi ne kadar uzun olursa olsun hayatım uzamasın. Bu dünyanın bokunu püsürünü daha fazla görmek istemiyorum. Bana iyi ki çocuğum yok dedirten dünya da yerin dibine batsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎