Gallipoli

Çanakkale Savaşının 100. yılının anısına Avustralyalılar bir dizi çekmeye karar veriyorlar 2015 yılında. ANZAK askerlerinin gözünden Çanakkale Savaşı (onların tabiriyle Gelibolu) anlatılıyor bu mini dizide. Totalde 7 bölüm var. Geçtiğimiz hafta sonunda izleyip bitirdim yayınlanmasından 4 sene sonra. Çanakkale Savaşı benim yumuşak karnım sanırım. Kitaplar okudum, belgeseller, filmler izledim o döneme dair. Gallipoli en etkileyicilerinden biriydi. Bizi anlatmamış olmasına rağmen kalbime dokunmayı başardı. Biraz detaylayalım haydi.
Dizi 4 Avustralyalı gencin ülkelerinden binlerce kilometre uzakta bulunan Çanakkale'ye savaşmak için getirilmesiyle başlıyor. İnsanların kendi ülkeleri için bile olmayan bir savaşa sırf birkaç hırslı yönetici istiyor diye katılmak zorunda olmaları, bizimkilerin bu hırslar uğruna kaybettikleri yaşamlar, ülkenin tam kurulduğu dönemde eksikliği hissedilen kalifiye gençliğin bu topraklarda kalması o kadar acı ki... Savaşın anlamsızlığını iki taraf için de gözler önüne seriyor adeta böyle işler. Tabii ki savaşın insanların psikolojisindeki değişimleri de etkilediğini yadsımadan. Dizinin baş karakteri Tolly'nin başta tüfeği bir insana doğrulturken titrediği yerden adeta bir ölüm makinesine dönüşmesi ve bunun da farkında olmasını çat diye yüzüne vuruveriyor izlerken. Yalnızca askerlerin psikolojilerinin de değil, yıllarca askerlik yapmış komutanların da egolarının ve işi gözü kapalı yapmanın vermiş olduğu körlüklerinin de yaptırdığı hataları da gayet tarafsız şekilde anlatmışlar.

Dizi ANZAK Askerlerinin üzerinden yürümesine rağmen yer yer Türklere de göz atıyoruz. Genç bir subay olan Mustafa Kemal'in ve askerlerinin dizide nadiren göründüğü yerlerde "as bayrakları as as as" moduna girmesem de gözlerimin ince ince dolmasına engel olamadım. Özellikle 2. bölümde ateşkes yapılıp cenazelerin birlikte gömüldüğü sahneler beni paramparça etti. Savaş siyasiler arasında dercesine birbirlerine hediyeler vermeleri, fotoğraflar göstermeleri, kendi dillerinde selamlaşıp vedalaşmaları, içtikleri suyu bile paylaşmaları kalbe dokunuyor. Tarihin en unutulmaz savunmalarından birine dair 100 yıl sonra anmak adına çekilen bu dizi izlenir bence. Çünkü tarih unutanları affetmez. Dizinin bitişinde şu milletten bu kadar asker öldü diye her gerçek hikayenin perdeye yansımasında olduğu gibi bilgiler var. Fakat dizi Atamın 1934'te söylediği şu sözle sona eriyor;
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Avusturaylalılar başta olmak üzere savaşmaya gelen tüm askerleri peyderpey çekilirken görmemizin ardından ekranın kararması ve Mustafa Kemal imzasıyla çıkan bu söz artık dizinin zirvesi ve son noktası oluyor. Benim gibi Çanakkale Savaşıyla ilgiliyseniz kaçırmayın. İzlediğim en iyi işlerden biriydi bu konuda. İnsan hayıflanmadan edemiyor. Bu adamlar kendi evlatları anısına böyle bir dizi çekmişler, 100 sene sonra hem de! Bizimkiler ise daha insanları etkileyebilecek bir edebi eser bile veremiyorlar, birkaç istisnayı saymazsak eğer... Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun. Bu topraklara hala ayağımızı basabiliyorsak bu İstikal Marşında da yazdığı gibi altında yatan binlerce kefensiz kahraman sayesindedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎