"Hayatımın en duygusal günlerinden biriydi" cümlesiyle instagrama birkaç fotoğraf attım. Gerçekten ruh halimi daha iyi nasıl ifade edebilirdim, inanın bilmiyorum. Ben 33 yaşındayım, Anıtkabir'e ilk kez gittiğimi itiraf etmeliyim. Fakat açıkçası 33 sene beklemiş olmaktan dolayı hiçbir pişmanlık hissetmiyorum. Çünkü büyümeden, onu tanımadan, fikirlerini benimseyip hayatıma yansıtmadan ziyaret etmem doğru olmazdı, bunu şimdi şimdi fark ediyorum. Eğer hazır olmadan gitseydim benim için birkaç fotoğraf ve taş binadan ibaret olurdu. Şimdiyse tekrar çarpılacağımı bildiğim için tekrar gitmek istiyorum. O güne ve gezime dair birkaç not paylaşmak istiyorum zira burası benim "Kırmızı Dünyam"sa eğer, bu da dünyamın büyük bir parçası olmalı.
Öncelikle tavsiyem kesinlikle bu işe bir gününüzü, en azından yarım gününüzü tamamen kapatarak ayırın ki haldır haldır gezmeyin. Ben 12 civarı gittim 3 civarı çıktım. Elbette yavaş yürümüş olmam ve yorulduğum yerlerde dinlenmiş olmam sebebiyle 3 saat sürmüş olabilir fakat siz de bu şansı mutlaka tanıyın. Orada görevli arkadaşlar çok ama çok yardımsever. Ben nizamiyeden girerken elimde valiz vardı elleriyle teslim aldılar bununla yorulmayın diye, müze içinde ve tören meydanında hangi konuda yardım isterseniz isteyin destek olmaya çalışıyorlar hem de birkaç dilde. Sorulan tüm sorulara imtina etmeden cevap veriyorlar. Buradaki personel seçimini kim yapıyorsa kutlamak lazım gerçekten kusursuz diyebilirim, mekanın ruhuna sonuna kadar uyuyor!
Ben İsmet İnönü Lahdinin hemen solunda bulunan nizamiyeden girdim, Aslanlı Yolu yürümek fiziksel olarak beni biraz yoracaktı çünkü. Nizamiyeden girdikten sonra tatlı bir yokuş var o yokuştaki banklardan birisine oturdum başımı sola çevirdim ve sütunları gördüm ve gözlerim doldu başladım ağlamaya... Neyse bir noktadan sonra sakinleştim ve mozolenin altında bulunan merdivenlerden çıktım yukarı. Bu merdivenlerin hemen sağında Müze Girişi var. Siz Aslanlı Yoldan girerseniz tam karşınızda solda kalacak. Müzeye girdiğinizde mutlaka sesli rehber alın. Küçük bir rakam karşılığında alıyorsunuz ve kullanımı çok basit. Kulaklığınızı takıyorsunuz bu minik kumanda gibi alete ve gezdiğiniz yerlerde yazan numaraları tuşlayıp play tuşuna dokunduğunuzda gördüklerinizle ilgili yapılan bir ses kaydını dinliyorsunuz. Benim için epey duygusaldı özellikle Ata'nın şeref madalyalarının sergilendiği vitrinde Rutkay Aziz tarafından seslendirilen bölümde hem dinledim hem ağladım. Müthiş duygusal bir ortam var zaten eğer gerçekten kıymet veriyorsanız. O duygusal havaya da Rutkay Aziz'in sesi inanılmaz yakışmış açıkçası.
Müzede Ata'nın özel eşyalarından kendisine takdim edilen hediyelere, başka ülkelerin yöneticileri ile ilişkilerinden katıldığı savaşlara, yaptığı inkılaplardan ailesine kadar hayatına dair birçok detayı fotoğraflı, belgeli ve sesli rehberi aldıysanız sesli şekilde okuyup, görüp, dinleyebiliyorsunuz. Müthiş bir deneyim olarak hafızamda yer etti müze gezisi benim adıma. Müze gezisinin sonunda Mozole'ye ulaşıyorsunuz. Duanızı okuyun, çiçek bırakın, saygı duruşunda bulunun, artık meşrebinize göre... Mozole'den çıktıktan sonra merdivenlerden iniyorsunuz solunuzda hatıra eşya dükkanı var. Oraya girip alışverişinizi yapıyorsunuz. Gezimizin sonlarına yaklaşıyoruz artık. Hatıra eşya dükkanından çıkıp tam karşıya bayrağa doğru yürüyor ve merdivenlerden inip hemen sağımızda kalan kafeteryada kahvemizle birlikte bir tatlı alıp tüm duygusallığımızın, yorgunluğumuzun, üstesinden gelip gülümseyerek turumuzu tamamlıyoruz. Müzeden çıktıktan sonra, yahut Mozole'den ayrılınca, yahut hatıra dükkanından çıkınca nöbetçi askerlerin nöbet değişimine denk gelirseniz sakın izlemeyi ıskalamayın. Çok duygulandığım anlardan birisiydi.
Harika bir öğleden sonraydı. Görevde yükselmeyle ilgili bir mülakattan çıkmıştım, gergindim, mülakat stresinden kurtulduğum için epey huzurluydum, hava serindi, bir parça yağmur vardı fakat şemsiyem yoktu... Tüm bu olumsuzlukları kenarda bıraktıracak kadar mutlu etti beni Anıtkabir. Uzakdoğu'dan, yanlış değilsem İspanya'dan, İtalya'dan insanlar, yine dillerinden anladığım kadarıyla Almanlar, Arap ülkelerinden insanlar ve elbette Ata'mın kendi evlatları yani bizler vardık. Umuyorum "en büyük eserim" dediği ülkemize sahip çıkabiliyoruzdur. En azından ben kendi adıma layık olabiliyorumdur umuyorum. İyi ki bu ülkenin bir bireyiyim, bu milletin bir vatandaşıyım dedim her adımda. En kısa sürede kendim için tekrarını umuyor, size de sıklıkla ziyaret etmenizi öneriyorum tüm kalbimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎