Başkalarının mektuplarını okumak yatak odalarına bir göz atmak gibi geliyor okurken. Hele ki bu mektupların tarafları arasında romantik bir ilişki varsa çekinerek okuyorsun, acaba rızası olur muydu diye... Fakat bu ikili ilişkinin ötesinde fonda Türkiye'nin 50'li yıllarına bir bakış atıyoruz. Bir şair olan Ahmed Arif'in, çiçeği burnunda bir yazar olan Leyla Erbil'e verdiği yazım tüyoları, şiirlerini ilk onunla paylaşması, dönemin yazılar ve şiirleri tanıtma mecrası olan dergilerin aslında ahbap çavuş ilişkisiyle işliyor olması ve bilhassa bir aydının, bir şairin sürgünde olması mektuplarda göze çarpıyor. Ve tüm bunların da ötesinde karşılığı olmadığını düşündüğüm bir aşk... İnsanı nasıl örseliyor ama nasıl da vazgeçilmez olup kendine verdiğin her sözü yemeni sağlıyor... Sanıyorum kitapla ilgili tek ofsayt, aslında büyük bi eksi benim gözümde, Leyla'nın yazdığı mektuplara ulaşılamamış olması. Kitabın önsözünde bununla ilgili bir anekdot var. Mektuplar bulunamamış! Zaten karşılık bulmayan aşkı iyice kırılgan yapıyor bu durum. Belki karşı tarafın sözlerini de okuyabilseydim Ahmed Arif'e bu kadar üzülür müydüm, bilemiyorum. Kitabın bendeki baskısı yukarıda gördüğünüz üzere İş Bankası Kültür Yayınlarından, 208 sayfa ve 18 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎