Ahlat Ağacı'nı sinemada izlediğimde büyülenmiştim. Havası, tarzı, şahane oyunculuklar... Sonra tüm Nuri Bilge Ceylan külliyatını izleyip tamamladım ve hepsinin birbirinden kıymetli işler olduğunu gördüm. Bu referansla da Kuru Otlar Üstüne çekim aşamasından gösterime girene kadar heyecanla beklediğim bir film oldu. Nihayet salı akşamı bir anlık kararla, vizyondan da çıkar korkusuyla, iş çıkışı 20.00 seansına bilet alıp izledim filmi. Eksik kalmasın kişisel tarihimden diye de üstüne uyuduktan sonra başladım yazmaya.
Nuri Bilge Ceylan külliyatı; ekseri bozkırda geçen, Anadolu insanı ile görece batılı şekilde yetişen insanları aynı ortamda yaşamaya ve buradan çıkan hikayeyi filmleştirmeye çabalayan bir seridir bence. Kuru Otlar Üstüne ise bizi ülkenin biraz daha doğusuna, Erzurum'a götürüyor. Samet, Erzurum'un bir köyünde ilkokulda resim öğretmenidir. Mecburi hizmetini tamamlamak üzere ve akabinde tayin isteyip İstanbul'a kapağı atma peşindedir. Çünkü köy ona yetmez. Halbuki bilmiyor ki yetmeyen kendi tatminsizliği. Nereye giderse gitsin kendisini götürecek olması. Burada Deniz Celiloğlu'na bir parantez açmak durumundayım. Samet karakterine can veriyor ve ülkede nerede yavşak bir karakter oynanması gerekirse Deniz'e oynatıyorlar gibi geliyor bana. Gerçekte de öyle midir, tanımıyorum. Ama yavşaklığın (üzgünüm bunu yumuşatacak daha az argo bir kelime lügatımda yok) hakkını nefis verdiğini söylemem gerekiyor. Bu vesileyle Nuray karakterini canlandıran Merve Dizdar'ın Cannes'da aldığı en iyi kadın oyuncu ödülünü tüm kalbimle tebrik ediyorum. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının aydınlık yüzü kadınlar olacak dilerim!
Samet'in öğrencileriyle ve köy halkıyla olan ilişkisini izliyoruz film boyunca. Ev arkadaşı aynı okulda öğretmen olan Kenan ile, köyün veterineri ile, köydeki jandarma karakolunun komutanı ile ve İstanbul'dan bir arkadaşının yönlendirmesi sayesinde de ilçede ingilizce öğretmenliği yapan Nuray ile yakın ilişki içinde en çok. Film bana rahatsız hissettirdi. Bir patlama sonucu bacağını kaybeden Nuray'ın engel durumundan hissettiği rahatsızlık, Samet'in öğrencileriyle olan ilişkisinin yanlış anlaşılmaya meyyal olmasının verdiği rahatsızlık, bir sonraki paragrafta spoiler olarak gizleyeceğim -kimsenin film keyfini kaçırmayayım- olayların verdiği rahatsızlık; 3 saat boyunca diken üstünde oturuyor gibi hissettirdi bana. Zaten NBC de filmlerinde "huzur içinde film izleyeceksiniz" gibi bir vaatte bulunmuyor hiçbir zaman. Bu da ayyuka çıkan gerginliği ve yine de, illa ki, nefis sinematografisi ile beni çarpmayı sonuna kadar başardı. Kıştan nefret eden ben, 3 saat bilfiil kar manzarasına maruz kaldım gıkım çıkmadan. Filmin en tatlı tarafıysa Samet karakterinin çektiği fotoğrafların içine kare kare serpiştirilmesiydi. Herhalde bu kadarı spoiler olmaz ya!
Gelelim dedikodu kısmına...
Bir kere o öğretmenler neydi ya! Car car car ne dedikodu çevirdiler. Ay izlerken yolasım geldi hepsini! Dağın tepesindesiniz, gerçekten başka hiçbir işiniz yok gibi ama insan yalnızken bile kendine bir meşgale bulamaz mı? Gerçekten filmde kar tiksintimin de önüne geçti.
Samet'in Sevim'e gösterdiği yakınlık aslında filmin sonundaki tiratta açıklanıyor. Rahatsız hissettiğim pedofili ihtimali bence yoktu. Samet Erzurum'da geçirdiği beyaz renkteki hayatına biraz renk istiyor yalnızca. İstediği ego tatmini. Bacak kadar veletten bile gelmiş olsa o beğenilme hissiyatını istiyor. Kızın kendisine yazdığı mektubu eline alıp zevklene zevklene okumasından da belliydi. Neden bilmiyorum en hak verdiğim konu bu oldu. Samet'in hayata baktığı yerden bakacak depresif ruh haline gelmek sanıyorum kendimle ilgili en korktuğum şey. Hayattan bezmiş, etrafındaki herkese işine yarayacağı düzeyde kıymet veren, kötü, kokuşmuş, kin dolu... Sevemedim ben bu çocuğu bir türlü.
Samet'e olan ifritliğimi yukarıda belirtmiştim. Başta Nuray'ı beğenmeyip, hatta kendine layık görmeyip, sonra Kenan'a ilgi gösterdiğini görünce kıymete binmesi, ikisini bir arada görüp bilmezden gelip kadını ayartması tam bir yavşaklık. Kadının üzerindeki iktidarını kaybettiğini düşündü ya haspam! Gelelim Nuray'a; aynı anda hem Kenan'ı kenarda tutup hem de şarabın da kendisine verdiği yetkiye dayanarak Samet'i iç ediyor. Sonra da Kenan'a söyleme diyor. Bu arada Kenan ile görüştüğünü de Samet'ten saklıyor. Hesap sormaya kalkması, bunu da bacağını kaybetmesine bağlayıp "nerede olduğumu, ne kadar kadın olduğumu anlamaya çalışıyorum tribi şişirdi beni yani!
Son olarak Samet, Nuray'ın odasına giderken bir ara filmden çıkıp sete geçti ya, orada "yahu noluyoruz" moduna girdiğim doğrudur. Bununla ilgili biraz araştırma yaptım yazıyı yazmadan önce ve NBC'nin yaptığı bir açıklamaya denk geldim. Şunu yapıp filme ekleyebilmek bile büyük bir karizma istemiyor mu yahu? İzleyelim;
Hala vizyondayken izleme şansınız varsa mutlaka deneyin. NBC filmlerinin o büyülü atmosferinde kaybolmak, bir anda kendinizi veletlerle kar topu oynarken, Nuray ve Samet ile masada şarap içip sohbet ederken bulmanız işten bile değil. Benim gibi ruhu kurtlu ve görece sabırsız bir kadın bile 3 saat sıkılmadan oturup izlediyse ve "3 saat daha olsa izlerim" diyorsa, süresinden falan sakın gözünüz korkmasın. Fragman ve bazı bilgilerle yazıyı toparlıyorum. İzlerseniz mutlaka yazın bana da.
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
Senarist: Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan
Oyuncular: Deniz Celiloğlu, Merve Dizdar, Musab Ekici
Süre: 3 saat 17 dakika
Vizyon Tarihi: 29 Eylül 2023
Tür: Dram
Özet; Kuru Otlar Üstüne, ücra bir kasabada yaptığı zorunlu görevini tamamlayıp tayin olmayı bekleyen bir öğretmenin hikayesini konu ediyor. Genç bir öğretmen olan Samet, Doğu Anadolu'da zorunlu görevini yapmaktadır. Onun en büyük hayali, zorunlu hizmetini tamamlamasının ardından İstanbul'a tayin olmaktır. Ancak onun hayatı, meslektaşı Kenan ile bir kız öğrenci tarafından asılsız olarak tacizle suçlanmasıyla altüst olur. Kendisini bir anda büyük bir sıkıntının içinde bulan Samet için işler, kendisine yardımcı olabilecek meslektaşı Nuray ile tanışmasıyla değişir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎