Püh yazıklar olsun o ilk yarıya. İçimize döndük gerginlikten. Orta sahalar kolay geçildi evet, defans duvar gibiydi, üç gün oynansın bu maç gol yemezdik, öyle bir duvar. Buraya kadar şahane. Fakat kale çizgisini bi geçemedi takım. Yok kaleci kurtardı, yok direkten döndü, yok benimkiler beceriksizlik etti... Demek ki gerçekten her şeyin bir vakti varmış. İlk yarıdaki bu yoğun oyun neticesinde rakip biraz yıpranmış olacak ki, son yarım saatte işi çözüp arkamıza yaslandık yine. İlk golde Hakim'in kilit sol ayağına sağlık, ikinci golde Kerem'in sıfıra inip kaleyi nişanlaması sürprizliydi, son goldeyse Dries'in Mauro'ya gol attırma çabasına eriyerek yine ince görüp kendisini övmeyi başardığımı düşünüyorum. Dries karşısında saygı duymamak elde değil bu arada. Futbolun onu bırakmadığını ve hala yarı yaşında çocukların yanında yaldır yaldır oynadığını görmek müthiş bir tatmin futbol adına. Yine de bu maç özelinde maçın adamına herkes gibi ben de Nando'yu yazarım. Hani geçen sene sanırım Malatya maçındaydı, Victor bir pozisyonu çevirmişti de akabinde Mauro gol atmıştı herkes Victor'u kutlamıştı ya, işte öyle bir şey. Maçın tamamında kurtardığı pozisyonlar olmasa bu sezonki ikinci mağlubiyetimizi almazdık bence ama 2 puan bırakıp dönerdik şüphesiz. Kaptanım mayısa bir hafta önceden girdi diyebiliriz bu noktada. Adana için çok sevdiğim bir arkadaşımın king oynarken bizi yendiğinde kurduğu cümleyi kurabilirim sanıyorum: iyisiniz ama yeterince değil. Bu şımarıklık başıma bela olmazsa (benden ötürü), 105 puanlık şampiyonluk geliyor diyebiliriz artık. Oha Galatasaray! Şaka şaka, keşke daha fazlası olsaydı derken kendimi barbar gibi hissediyorum ama olaydı iyiydi be! Üst üste 15. galibiyetle kendi rekorumuzu egale ettik, sanıyorum 22 maçtır da yenilmiyoruz. Ben bu takımdan razıyım, Allah da razı olsun. Hedef 24, yürüyedurun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎