Aylık yazılar #ekim

Benim kadar unutkan insan az bulunur. Balık da yiyorum ama demek ki vitaminsizin de önde gideniyim. Neden mi? E neden olacak ablası bugün ayın 27'si ben ekim ayının yazısını yeni yazıyorum. ÖEH! Az daha dursaydım da kasımla birleştirseydim keşke o.O Kendime yeterince atarlandığıma göre, sıra geldi ekim ayının atarlanmalarına. Başlayalım bakalım neler çıkacak...

• Ekim ayını sevmiyorum. Böyle sıcak desen değil, soğuk desen değil, ne idüğü belirsiz bir ay. Bi de benim bi huyum var soğuk sevmiyorum. Dolayısıyla sonbahar ve kışla da pek aram yok maalesef. Hemen bahar gelsin yaz gelsin rica ediyorum.


• Bu arada kurban bayramınız mübarek olsun. Büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden tabii.


• Sıkıntıdan ölecek hastalığına yakalanmışım. Evin bir odasından diğerine, birinden diğerine fıtı fıtılayıp duruyorum. Vakit geçmiyor, geçmek bilmiyor. Birazdan sıralayacağım maddelerde sıkıntıdan yaptıklarım yazacak ama en büyüğünü yazayım. Geçen günler öyle sıkılmışım ki, arefe günü konu komşuya haber gönderdim. Sarma içi hazırlayın, hayrına sarıvereyim diye. Lafın özü uğraş didin birkaç tencere sardım ki son tencere bitip de yatağa yatınca babam namazdan dönene kadar uyumuşum.


• Bayramın ilk günü de millete yardım edeyim diye eve akşam 10'da geldim. Yine ölü gibi yat uyu uyan falan. Ancak bugün kendime gelebildim de şöyle gözüm bloga ilişti. 


• İtalyanca öğrenmeye başladım. İtalya'ya gitme planımı hızlandırma vaktidir. Eh, işi gücü de ele alınca pasaportu yaptırıp ilk fırsatta gidip görmek lazım. Neyse bir sözlük alayım diyordum uzun süredir. Sözlük ayağıma geldi. E sözlüğün ve internetin bana verdiği yetkiye dayanarak başladım çalışmaya. Bir de kareli defterim var. Öğrenci oldum yeniden. Halimden memnunum. İtalyancayı sevdim.


• Zamanında alıp okuyamadığım kitapları bitirmiştim bacağımı kırıp evde kaldığım sürede. Dipte köşede 3-5 kitap daha kalmış onları okuyorum bu ara. Fakat ilerleyip de bloga getiremedim bir türlü. Bayram telaşesi geçince onlara da eğileyim.


• Sinemada da aynı durum var mesela. Geçen baktım, 2-3 aydır yazdığım ilk sinema yazısı 3 Idiots olmuş. Hollywood'dan çıkıp biraz Avrupa ve Asya sinemasına yoğunlaşmayı planlıyorum. Birkaç da Türk filmi var görmek istediğim. En başta da şu sıralarda vizyonda olan Uzun Hikaye filmi. 


• Dizi kıtlığım başladı yine. Allahını seven iki dizi önersin şuraya. İstediğim özellikler, devam ediyor olsun, sezon başı 10-12 bölüm olmasın, maksimum 40 dakika olsun, dram, polisiye falan olsun, aşklı da olursa başımın tacıdır. Tşk, opt, bye.



• Dizi demişken bugünlerde dilimde sürekli aynı dizi: İşler Güçler. Murat Cemcir'in sesiyle sürekli kulağımda aynı cümleler: "Ne kadar da tatlı bir o kadar farklı", "Fıtıfıtıfıtı". İzlemeye, gülmeye doyamıyorum. Diziyi, dizidekilerin çıktığı programları. Fenomen dizi dediğin bu işte. Reytinge kurban gitmesin inşallah.


• Bir süredir Galatasaray'ın tutukluğu düşündürüyor beni. Takımın şanssızlığı bir yana, adeta yeni kurulmuş bir takım gibi paniklemesi şaşırtıcı gerçekten. Oysa bu takımın geçen sezondan eksiği sadece Ujfalusi, Engin ve Necati. Ne yani, takımı sırtlayan, üç mevkideki bu üç adam mıymış? Bunu mu çıkarmalıyız? 



• Öte yandan kalbimdeki diğer kırmızılar dolu dizgin ilerliyor. Bilhassa sezon başında yapılmış Persie hamlesi, ilaç gibi geldi. Rooney & Persie AŞ öyle iyi çalışıp işliyor ki, maşallah, göze gelmez inşallah. Benimki de -Chicha- geçen gün Braga maçında 2 gol sıralayıp takımı galip getirivermiş. Meksika bezelyesi.


• En güzelini en sona sakladım. Onu kendime sakladım. Allah'a korusun diye her gün dua ettiğim canımın parçası... Ona kavuşmak için gün sayıyorum. 


• Dilenci duası gibi yazdığım yazının sonuna geldim. Her şey gönlünüzce olsun, sağlıkla ve esenle kalın. Kapanış parçası gelir, Serap gider. Pinhani söylüyor, "içimdeki sensizliği, sen başlatır sen bitirirsin..."