Devlet Tiyatrolarının sitesinden bilet düşürebildiğimiz bir oyunla daha karşınızdayım. Stüdyo Sahne'de (ki şimdiden favori mekanım oldu), Bizim Yunus oyununu izledik geçtiğimiz pazar. Okan Şenozan'ın tek başına oynadığı oyun beni en çok etkileyen performans oldu. Tek perde üzerinden 1 saat süren oyunda Okan Şenozan istasyonda ray bekçiliği yapan Adem Çavuş karakterine hayat vermiş. Yunus Emre'den, Hacı Bektaşi Veli'den hikayelerin, Yunus'la ilgili şiirlerin bestelerle söylenmesinin verdiği hazzı tarif edemem. Zaten ucundan kıyısından sufizmin içine girdiyseniz hemen kayboluyorsunuz. Salonun bile havası böyleydi. Mevlevi Dervişlerinin semaları gibi bir şeyler de hissettim ben izlerken. Okan Şenozan'ın başta koyu renkli bir ceketle çıkması sonra o ceketin çıkıp beyaz gömleğin üzerinde kalması falan yamulmuyorsam "hamdım, piştim, yandım" diyen ayinlere göndermeydi. Ankara'daysanız ve hafta sonu ne yapsam diye düşünüyorsanız langır lungur avm gezeceğinize gidin şu oyunları izleyin. Son söz oyunun broşüründen tabii ki;
Sormuşlar Derviş’e, Hayat nedir? Demiş ki Derviş; Hayat gelip geçen bir gölgedir, hayat bilmecedir. Attığın her adım bir hece, çözene gündüz, çözmeyene gece. Peki sevgi nedir? Derviş; Gönül sevdiğini bulmuş ise başkasını anar mı hiç. BEN ve SEN gafletini aşıp BİZ olanların rızkıdır AŞK… Tekrar sorarlar, bu şiirleri nasıl yazıyorsun böyle..? Derviş cevap verir; Aklımda sevdiğim olunca kelimeler gökten düşüyor yüreğime. Evreni tanımak istiyorsan onu yeniden içinde kurman gerek, Yûnus gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎