Diyemedim ya la!

Kadınlar dilin ve konuşmanın icat olunduğu günden bu yana (dilin icat olunması?!) sürekli konuşmuşlar. Sormuşlar. İrdelemişler. 3. çoğul şahıs zamiriyle bahsediyorum kadınlardan ki kendimi kurtarma çabası içine girmiş olayım. Zira evet, beni tanıyan bilir çok konuşurum. Keyifli olduğumda, etrafımdaki insanları seviyorsam, o an mutluysam, ÇOK konuşurum. Susmam pek iyiye delalet değildir özetle. Ama konumuz bu değil. Takılın peşime...
Kadınlar en çok ilişkiler üzerine konuşurlar. Geçmişte sadece ergenlik döneminde olan bu mevzu evlilik yaşının ilerlemesi gibi demografik nedenlerden ötürü 12 - 30 yaş aralığına kadar genişledi fikrimce. İlişkilerden kastım tabii ki yorumlama üzerine. Adeta bir rüya tabiri edasında geçer iki kadın arasındaki konuşma diyaloğu. "Gözlerini devirerek baktı bence seni kıskanıyo", "kızım sevmese niye öyle gülümsesin", "aslında aşık ama söyleyemiyo" gibi onlarca cümleyle birbirimizi gazlıyoruz (birden 1. çoğul şahıs oldun Serap Bahar, ne iş gülüm?!). Gazlıyoruz dedim çünkü bunu ben de yapıyorum. 


Erkeklere karşı google muamelesi çekiyoruz. Erkeklerin sözlerinden, bakışlarından, gülüşlerinden, "bunu mu demek istediniz?" şeklinde akla hayale gelmeyecek yorumlar çıkarıyoruz. Adamın hiç ilgisi olmayabilir yada gönlü kaymış olabilir. Hiç haklı çıkmayabiliriz yada belki bizim düşündüğümüzden, birbirimizi gazlamamızdan bile daha romantik şeyler hissediyor da olabilir. Yine de en doğrusu adamdan duyacaklarımızdır. Ah bi de sabredebilsek...

Düşünsene erkekler daha konuşkan, hissettikleri konusunda daha cesur ve biraz daha hatunların yanında olsa... Hatunlar biraz daha sakin, huzur veren, daha az konuşan ve daha az "google" olsa... Hayat nasıl bişey olurdu acaba? İlişkiler nasıl olurdu? Bence artık susmayalım. Paslaşmayı kesip sonuca gidelim. Neticede hayat her zaman Barcelona değildir. Uyumayın. Vakit geçiyor. Bakın ben bile 29 oldum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎