Böyle çarpılacağımı, bu kadar duygulanacağımı, etkileneceğimi kitabın ortalarında hiç düşünmemiştim. Tam aksine yer yer "adam çek git uzağa artık" diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ama hikaye lüzumsuz şekilde dokundu bana. Hayatta hiçbir umudunun kalmadığı anda bile halen sevmeye devam etmesi yıllarca sevdiği kadının yanında kalmaya çalışıp bir türlü mutlu olamaması (kitabın ilk cümlesi hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum yüzünden spoiler vermediğimi düşünüyorum) Kemal'in yalnızca bir masal kahramanı olduğunu düşündürdü bana kitap boyunca. Sonlara doğru gözlerim dolu dolu okudum ki etkilenmemek çok zordu. Füsun'un hırslı ama bir o kadar da kendi halinde bir kadın oluvermesi de onu masalsı yapan detaydı. Orhan Pamuk uzun uzun anlatımlarıyla, betimlemeleriyle sizi kitaptaki dünyanın içine çekiveriyor. Karşı koyamıyor, o masada yemek yiyenlerden, o kulüpte dans edenlerden biri oluveriyorsunuz. Bir gün Masumiyet Müzesini ziyaret etmeyi istiyor ve ilk İstanbul seyahatime yazıyorum. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından 465 sayfa ve 37 TL. Mutlaka okuyun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎