Normal şartlar altında, bu kitabın hikayelerden oluştuğunu göz önünde bulundurursak, bir çırpıda okunup biten kitaplarım rafına kalkardı zihnimin kütüphanesinde. Fakat öyle olmadı. Olamadı. Sait Faik'ten ve onun çizdiği müthiş "Eski İstanbul" resminden sonra Aksal'ın hikayeleri bana biraz yavan geldi. Hikayeler birbirini tekrar eden, çok keyif vermeyen, başladık ama bitse de gitsek dedirten türdendi maalesef. Şu şerhi de düşeyim tabii ki, ben hikayeden çok romancıyım. Başlangıcı olan, yer yer yükselip alçalan ama sürükleyen bir gelişmesi olan, neticesini beğeneyim, beğenmeyeyim bir neticeye bağlanan karakterleri gözle görebilecek kadar tasvir edebilecek işleri okumayı seviyorum. Hikaye benim için hep kısa, hep eee bu kadar mıydı sorusunu sorduran bir tür olmaktan öteye geçemiyor yazık ki. Seveni için belki de efsane bir kitaptır ama bende çalışmadı. Akmadı kitap bir türlü. Başlamışken bırakmak istemediğim için bitirdiğim ama sardıra sardıra izlediğim bir film gibiydi. Kitabın bendeki baskısı YapıKredi Yayınlarından, 347 sayfa ve 20 TL. Tavsiye edeceğim bir iş olmadığını üzülerek söylüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎