Açıkçası Yüzyıllık Yalnızlık kitabını okuduktan sonra Marquez'e karşı temkinli yaklaştım hep. Birazcık içim ısınsa sırf şu şahane kapakları yüzünden seri yapacağım kitaplarını. Kırmızı Pazartesi ile bu sabit fikrim kırıldı diyebiliriz. Yüzyıllık Yalnızlık'ı okurken kaybolmuştum. Kırmızı Pazartesi'de ise kalbim çarparak okudum. Kitap bir sahil kasabasında geçiyor. Ana tema işlenen bir cinayet üzerine kurulu. Bekaretin önemi, insanın hangi durumlarda katil olacağı, bir toplumun nasıl uyuşmuş şekilde işleneceği belli olan cinayeti engelleyemediği, davranış biçimlerini ortaya koyuyor ve aslında yüzlerce yıl öncesini anlatan bir hikayeyle günümüzün ne kadar bağlantılı olabileceğine dair de güzel bir yorum ortaya koyuyor. İnsanlar aynı çünkü. Sadece tarih değişiyor, dekor değişiyor... Hayat tatsız bir şekilde kendini tekrar edip duruyor. Bu kitap işte bende tam da bu hissiyatı uyandırdı ve sevdim. Bir kitabını daha deneyeyim, hadi bana Marquez kitabı önerin de rengarenk tamamlayayım seriyi... Kitabın bendeki nefis baskısı fotoğraftan da gördüğünüz üzere Can Yayınlarından, 106 sayfa ve 12 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎