Biraz beni bilen herkes kıştan ve kardan ne kadar hoşlanmadığımı bilir. Kitabı bu yazdan kalma son sıcak günlerde elime ilk alırken hissettiğim şey, karı ne kadar özlemediğimdi. Fakat tabii ki üstüne üstüne gittim. Orhan Pamuk okurken kendimi kaybolmuş hissederim hep. Kar okurken de aynı şeyi hissettim. Hiç gitmediğim Kars sokaklarında kara basarak yürüdüğümü düşünerek ve elbette soğuktan ürpererek okudum kitabı. Baş karakterimiz Ka'nın ikilemlerinde, İpek'in gönlünün hercailiğinde, Kadife'nin tutkusunda, Necip'in inancında anlatılan hikayenin gerçekliğini sorguladım hep. Bana sanki 28 Şubat dönemini anlatılıyor gibi geldi bölümler arasında ilerlerken. Genç kızların intiharları, türbanların çıkarılmaması yüzünden okuldan uzaklaşmaları, eski askerlerin kar yüzünden ulaşılmadığı Kars'ta darbe yapma çabaları falan hep çocuk kafamla hatırladığım o döneme göz kırpıyordu sanki. Kitabın sonunda Orhan Pamuk tarafından yazılmış son söz bölümü var. Bu bölümde yazar kitabın "siyasi bir roman" değil tam aksine bir "aşk romanı" olduğunu söylüyor. Kitabın herkese düşündürdüğü şey farklı olabilir elbette, bana da 28 Şubat dönemini düşündürdü. Tam da bu gerçeklik hissiyatı yüzünden Orhan Pamuk bu ülkenin yetiştirdiği ve benim okuma fırsatı bulduğum en iyi romancılardan birisi bence. Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitap'tan, 405 sayfa ve 35 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎