Ama nasıl özlemişim bastı mı giden türden bir roman okumayı! İşte Atwood tam da bunu başardı benim için. Okuyamıyordum bu ara. Elime aldığım kitap akmıyordu. Akmayınca okumaktan uzaklaştığımı düşünüp üzülüyordum. Hatta bir ar "belki de herkesin ömrü boyunca okuyabileceği belli bir kelime kapasitesi vardır ve ben bu kapasiteyi doldurmuşumdur" şeklinde sapkın bir düşünce bile geçmiş olabilir aklımdan. Neyse ki hepsi geride kaldı, iyiyiz. Atwood'u BluTv'de yayınlanan Handmaid's Tale (Damızlık Kızın Öyküsü) isimli kitabın uyarlaması olan diziden biliyorsunuz. Benim okuduğum 2. kitabı oldu. Yine bir kadın hikayesi. Fakat durum bu kez biraz farklı. 19. yüzyıl sonlarının Amerika-Kanada eksenindeyiz. Grace isimli bir kız evinde çalıştığı beyefendinin ölümüyle yargılanıyor müşterek suçlu olarak. Grace'in çocukluğundan yaşadığı zamana doğru bir yolculuğa çıkarıyor Atwood okurunu ve bunu da öyle sürükleyici şekilde yapıyor ki kayboluyorsunuz hikayenin içinde. Bu arada 1996'da yazılan eserin kurgulanışı ne kadar Atwood'a ait olsa da olayın merkezindeki hikaye gerçek bir olaymış ve gerçekten dönemin sansasyonel mevzularından da birisiymiş. Kitapta Atwood'un okuduğum kadarıyla sevdiği iki olgu yine başı çekiyor: Feminizm ve sınıf çatışması. Yine de diğer kitabın distopya olduğunu düşünürsek bu kitaptan ayrıldığını söylemekte fayda var. Sanıyorum Atwood okumaya Ahitler'i edinerek devam edeceğim. Zira bahsettiğim nedenlerden ötürü seviyorum kendisinin evreninde dolaşmayı. Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitaptan, 632 sayfa ve 90 TL. Aksın gitsin türden bir kitap arıyorsanız 600 küsur sayfa gözünüzü korkutmasın, gerçekten akıp gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎