2021 yılı başında, Hoca hala takımın başındayken, Netflix için bir içerik üretileceği açıklaması yapılmış, bazı idmanlarda, maçlarda, kampların bir kısmında Hoca'nın peşinde dolaşan kameramanlar ve spikerler görmüştük. Bütün hazırlıklar devam ederken, Burak Elmas yönetimi bize bir sürpriz yaptı ve Hoca'nın görevine son verdiklerini açıkladılar. Bazı kalp kırıklıkları yaşandı, şahsi fikrim sezonu tamamlamasında hiçbir sakınca olmadığı yönündeydi mesela zira kaybedilecek her şey kaybedilmişti ve Galatasaray UEFA'da Barcelona ile eşleşmişti. Kabul edelim ki Hoca'nın takımın başında o maçta olması bir şeyleri değiştirebilirdi. Neyse aynı şeyleri tekrar konuşmak faydasız. İşte tam da bu ortamda hazırlandı Terim belgeseli. Büyük gün ise 15 Eylül 2022'de gelip çattı. Öyleyse biraz konuşalım.
Şimdi öncelikle şunu kabul edelim. Galatasaraylı olun yahut olmayın, Hoca'yı sevin yahut nefret edin (ki arası yoktur, ya seversiniz ya nefret edersiniz kendisinden) Türkiye'nin yaşayan en büyük futbol efsanesi Fatih Terim'dir. Kariyeriyle, duruşuyla, başardıkları ve başaramamasına rağmen yaşattıklarıyla yalnızca Galatasaray'ın değil Türk futbolunun efsanesidir. Dolayısıyla Netflix gibi uluslararası bir platform Türkiye'den bu iş için bir isim seçecekse, bu Fatih Terim olmalıydı. Şaşıranlara, parayla yaptırdı diye saçmalayanlara biraz objektivite diliyorum tüm kalbimle. Madem insanların boş fikirleriyle başladık önce eleştiriler; bir kere 4 bölüm az gelmiş bence. Atlanan, şahsen merak ettiğim dönemleri var Hoca'nın. Mesela 2019 şampiyonluğundaki "8 de kapanır 18 de" dönemi şahane bir bölüm olurdu başlı başına. O dönemde kurulan psikolojik üstünlük nefis bir hikayeydi, ıskalanmış. Sonra malum olaylardan dolayı UEFA şampiyonluğunda Hakan Şükür gibi Arif Erdem gibi isimler "bilerek" dışarıda bırakılmış ki kesinlikle şık değildi. Hoca'nın buna razı olmasına bir parça bozulmuş olabilirim. Çünkü Fatih Terim dediğiniz adamın İmparator olmasının nedenlerinden birisidir imkansızları başarmış olması ve bu imkansızlıkların içerisinde yalnızca Ümit Davala, Okan Buruk, Hagi ve Popescu yoktu. Emre de oradaydı, Hakan Şükür de oradaydı, Arif Erdem de oradaydı ve hepsi bu hikayenin bir parçasıydı. Birilerinin siyaseti ne Galatasaray'ın bir kez daha tekrar edilemeyen başarısını ne de Türkiye'nin kulüpler düzeyinde ulaştığı en yüksek mertebeyi gölgede bırakmasına izin verilmemeliydi. Wenger gibi, Mourinho gibi, Hoca'nın büyük rakipleri ile de iletişime geçilip onlardan da görüş alınabilirdi ki Galatasaray'ın sosyal medya ekibi bunu daha evvel yapmıştı ve çok şık olmuştu, bunu da eksiklikler hanesine yazarım.
Netflix için hazırlanan belgeselin 4 bölümü var biraz evvel de bahsettiğim gibi. Her bölüm aşağı yukarı 50 dakikadan oluşuyor. Adetimdir, IMDB puanı ben bu yazıyı yazarken 7.4/10'du. Benim puanım tabii ki 10 :) oldu. İlk bölümde Hoca'nın futbolculuk dönemi ve ilk gençliğinden, ikinci bölümde Galatasaray'daki ilk döneminden ve UEFA şampiyonluğundan, üçüncü bölümde hayatının İtalya'da geçen kısmından ve milli takım ile olan macerasından, nihayet dördüncü bölümde ise Galatasaray'daki son döneminden ve ekseri ailesinden bahsedilmiş. İtiraf etmek gerekirse her bölümde gülümsediğim, öfkelendiğim, gözlerimi dolu dolu yapacak kadar duygulandığım parçalar vardı. Terim ile ilgili en net iki fikrim şudur; öncelikle Galatasaray bir aile ise Fatih Terim, bu ailenin babasıdır. Bazen çok seversiniz, bazen çok kızarsınız, bazen anlamakta güçlük çekersiniz ama bir baba gibi ne zaman varlığına ihtiyaç duysanız, oradadır ve gözü hep Galatasaray'ın üzerindedir. İkincisi Fatih Terim unutamadığınız eski sevgili gibidir. Sizi bırakıp gider, sizden vazgeçtiğini söyler, sırt çevirir, ama bir yerlerde onu görünce, sesini duyunca, kalbiniz sızlar, yeniden denemek ister, bu sefer farklı mı olur acaba düşüncesiyle kıvranırsınız. Ooo romantik metaforlar, alırım bi dal!
İyisiyle kötüsüyle bir iş çıkmış ortaya. Beni çok üzen şeylerden bahsettim ama büyük resme baktığımda Fatih Terim için böyle bir hatıra işine ihtiyaç vardı bence. Sadece bu yüzden bile teşekkürler Netflix! Gerçi cayır cayır kırdığı rekorlara bakınca (evet yine rekorlar kırıp yapılmayanları yapıyor, kendisine ait olmayan bir sektörde bile) Netflix mi bize teşekkür etmeli bilemedim ama. Florya'da heykeli bile olmayan Hoca'nın, başardıklarının mirasını en azından izlenebilir şekilde bir yerlere bırakmak, tarihe bir not düşmek açısından nefis hareketti. Hoca'yı çok seven benim gibi "Terimistalara" da bir hatıra kaldı. Diğerleri mi? Onlar kendi efsanelerini aramaya devam edebilirler. Zira Galatasaray'ın efsanesi Fatih Terim, orada, bir gün yeniden bu takımın bir parçası olmayı bekler vaziyette taş gibi duruyor. Ömrüne bin bir bereket ve varlığına çokça şükürle.. Babaların yaşlanmadığı bir dünya dilerim. İyi ki varsın Fatih Terim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎