Katherine Heigl ve Sarah Chalke farklı yapımlarda izleyip oyunculuklarından keyif aldığım kadınlardı. Muhtemelen bir yaz gecesi, ne izlesem diye Netflix'te gezelerken izlemeye başladım. Dizinin kitaptan uyarlama olduğunu görünce bir parça daha merakla başladım. Final sezonu yayınlanan diziyi hafta sonu bitirdim. Imdb puanı 7.6/10 olan bu müthiş diziyi istedim ki konuşayım, buralara anı düşeyim. Başlıyoruz öyleyse!
Bazı kitapları, çok çiçek böcekli aşko kuşko türden diye, ıskaladığımızı düşündürdü bu dizi bana. Son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim. Mesela ben Kristin Hannah tarafından yazılmış bu kitabı -Pegasus Yayınları- çok iyi bir referans gelmezse hayatta alıp okumazdım. Ama işin içine görsel sanat girince, sevdiğim oyuncular da olunca izlemeye karar verdim ve zerre pişman değilim. 3 sezon, 26 bölüm, her bölüm aşağı yukarı 30-40 dakikadan içimi sıcacık yapan nefis bir hikayeydi Ateşböceği Yolu. İki karakteri var Kate ve Tully, bu iki kız aynı lisede oturuyorlar ve bir gün servis beklerken tanışıyorlar. 70'lerde geçiyor hikaye ama 2000li yıllara kadar sürüyor. Birlikte geçen bir ömür. 30-35 sene süren bir dostluk. Ruh ikizi demenin, iki arkadaş için yani, sanıyorum yanlış bir tarafı yoktur. Zira bana geçen bu. İki dost da ruh ikizi olabilir. Birbirine ilaç olan, aile olan, yol arkadaşı olan iki kadının hikayesi. Gençken genç kızlık sorunları, sonra evlilik ve ilişki sorunları, sonra yaşlılık ve hastalık sorunları derken birlikte geçen bir ömür... Çok güzeldi, çok sıcaktı, çok duygusaldı.
Dostluğa ilişkin izlediğim en iyi hikaye olabilir, böyle de iddialıyım. Ağlaya ağlaya izledim ki benim için ağlamak bir film veya diziye çarpılmak için mühim kriterlerdendir. Ya salak bir tebessüm hasıl olacak yüzümde ya da böğürterek ağlatacak. Dizi için ikinci seçenek çalıştı. Özellikle final sezonundaki git geller ve adım adım ilerlediğimiz meşum final (finalde bi meşumluk yok, meşum olan benim bu arada), hayatın gerçeğini çat diye indiriveriyor suratınıza izlerken. Bebeğim bazı şeyler filmlerde olur bile diyemiyorsunuz. İkili ilişkilerde bir tarafta duygusal olarak doygun bir hayat geçiren, aile kuran, çoluk çocuk yaşayan bir figür varken diğer taraf hayatını başka şekilde ilerletip kendi ailesini kuramamış oluyor ya, sanırım hikayenin kendime en yakın bulduğum yönü bu oldu. Bana biraz bel altı çalıştığı için çok ağlatmış olabilir, ülkenin gergin ortamı yüzünden ağlatmış olabilir ama neticede ağzıma s.çtı desem yeri -üzgünüm bunu anlatacak başka tabirim yok-. Tully ve Kate'in dostluğundan bahsettim ekseri ama yan karakterler de nefisti Johnny, Dan hatta Mutt, kızların anneleri... Ya her nesilden kadının hikayesini çok güzel yansıtmışlar özetle. Baş karakterlerin gençliklerini oynayan kızlar da aşırı sevimliydi bu arada eklemeden geçemeyeceğim. Dizinin fragmanıyla noktayı koyarım, izlemeyi atlamayın diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎