Yazılanlardan anladığım, 80lerin sonu 90ların başından itibaren bir on senelik makalelerinden seçmece yayınlar sergilemiş Kürşat Başar bu kitabında. Siyasetten gündelik yaşama, ikili ilişkilerden çocuklara birçok konuya ilişkin fikirlerini yazdığı bu yazılarda lafını kimseden esirgememiş. Kürşat Başar gibi bir gazetecinin, bu işlerden elini eteğini çekip müziğe kanalize olması acı gelse de, ülkenin durumunu, sırf mesleğini yaptığı halde birilerinin tavuğuna kış dediği için meslekten ihraç edilen hukuk insanlarını falan gördükçe iyi mi yaptı diye düşünmüyor değilim. Çalıyor saksafonunu, yaz aylarında deniz kıyısında kalan zamanlarda İstanbul'da yapıyor müziğini, bakıyor keyfine. Gündemmiş, siyasetmiş, böyle dertleri yok artık ne güzel. Gerçi son seçimden sonra benim de yaptığım bu ama ben uzak kalmak istedikçe burnumun dibinde bitiyor ülkedeki çarpıklıklar. Kimseye üzülmeyeceğim derken hop MEB'nın açıklamasını görüyorum. Bana ne yahu derken Resmi Gazete üzerinden yayımlanan bir zam haberine rastlıyorum. Bu ülke kendisinden kaçmak isteyenleri ensesinden tutup daha işimiz bitmedi diye çekiyor içine. Teallam kitaptan nereye geldi mevzu... Neyse kitap, yakın geçmişi bir gazetecinin gözünden okumak isteyenler için keyifli gözlemleri mevcut. Kısa kısa makaleleri okutuyor kendini. Bir iki yerde yine kadın taşlamaları var ama sıçramayacağım bu defa. Kitabın bendeki baskısı Everest Yayınlarından, 192 sayfa ve 85 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎