Bu geceyi yarın sabaha bağlayan saatlerde 96. Akademi Ödülleri dağıtılacak. Bizim bildiğimiz adıyla oscarlar sahiplerini bulacak. Töreni izlemek isterseniz, şöyle sahura kadar falan Disney+ yayınlayacak canlı olarak. Simultane çeviri falan da varsa tadından yenmez. Ben gün içinde uykuya vakit ayırabilirsem biraz izlemeyi düşünüyorum. Öyle bilirkişi edasıyla konuşmak istemiyorum, film gurmesi, sinefil falan da değilim. Kendimce beğendiğim yapımları sıralamak istedim yalnızca. Adaylar ve filmler hakkında birkaç kelam edeyim dedim. Kervan yolda düzülür, haydi başlıyorum.
Öncelikle adaylık açıklanması falan büyük olay olan ve sinema dünyasınca beklenen "en iyi film" kategorisine bir göz atalım. On aday filmden Past Lives ve The Zone Of Interest'i izleme fırsatı bulamadım. Aslında tüm filmlerin içinde en çok merak ettiğim film The Zone Of Interest'ti. Çünkü İkinci Dünya Savaşı döneminde geçiyordu. Auschwitz Kampının komutanının hemen kampın yanındaki evde sefa içinde geçen yaşamından bahsediyordu. Bu tezatı görmek isterdim açıkçası, neyse malum ortamlara düşünce izlerim mutlaka. Past Lives de Uzakdoğu yapımı olduğu için izlemediğim bir iş oldu. Kalan sekiz filmi de izledim ve biri hariç hepsinden büyük keyif aldım. Filmlerin neredeyse tamamı bir eleştiri üzerinden yola çıkıyor. Derdi olan filmler hepsi. Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Gönlümün şampiyonu Anatomy of a Fall. Öte yandan Oppenheimer tüm sene o kadar çok konuşuldu ki yılın filmi diye, ki ben de sinemada izledim gerçekten harikaydı, muhtemelen heykeli cebine koyacaktır Nolan.
Filmlerden birkaç cümle ile bahsetmemiz gerekirse American Fiction, zencilerin uğradığı ayrımcılığın eleştirildiği bir film. Bir yazarımız var kitapları satmayan, güya zenci bir kanun kaçağı gibi ismini gizleyerek başka bir kitap daha yazıyor ve bu kitap en iyi satanlar listesine giriyor. Anatomy of a Fall, favori filmim demiştim. Çocukları duyma engelli bir çiftten baba bir sabah evlerinin yanında ölü bulunuyor. Katilin anne olup olmadığına dair içinde mahkeme sürecini de barındıran nefis bir film. Hissettirdiği gerginlik ve rahatsızlık duygusunu ancak izlerseniz anlarsınız. Barbie, ilk çıktığında ergenlerin aşko kuşko diye pembeler giyerek gittiği bir film olmakla birlikte, izledikten sonra anlıyorsunuz ki günümüzün estetik algısına getirilmiş yine nefis bir eleştiri. Kendimle ilgili özeleştirim ise hiçbir şey göründüğü gibi değildir Serap. The Holdovers, bana Ölü Ozanlar Derneği'ni anımsattı. Yatılı bir okulda geçen, öğrenci-öğretmen ilişkisine bakış atan, sıcacık bir film. En iyi film ödülünü alırsa benim için sürpriz olur açıkçası. Killers of the Flower Moon, aslında tüm filmlerin içerisinde en şaşaalı olanı diyebiliriz. Scorsese çekiyor, DiCaprio oynuyor falan kağıt üzerinde favori olacak bir film. Fakat beni öyle sıktı ki film içinde yer yer uyumuş olabilirim. Maestro, bir biyografi filmi için gayet başarılı. Oppenheimer, sinemada izlediğim için çok mutluyum, zira bu film öyle televizyonda bilgisayarda falan anlaşılmazdı. Teşekkürler Nolan! Poor Things, nefis ve rengarenk bir ekran. Aykırı bir konu, güçlü oyunculuklar. Favorim Poor Things'e mi kayıyor nedir?!
En iyi yönetmen dalında Nolan dışında birine ödül gitmesi benim için mümkün değil. Yine de Poor Things'in yönetmeni Yorgos Lanthimos'un alması da benim için sürpriz olmaz. En iyi erkek oyuncu dalındaki ödülü Bradley Cooper alsın çok isterim. Çünkü Maestro'nun hikayesi çok güzeldi ve Cooper'ın oynadığı o adam olduğuna inanmam çok kolay olmuştu. Cillian Murphy'e giderse yine sürpriz olmaz bence. Çünkü çok piyasa yaptı, biliyorsunuz. En iyi kadın ödülü için izlediğim filmlerin arasında en açık ara performans Emma Stone'un Poor Things'de oynadığı roldü. Poor Things demişken en iyi yardımcı erkek rolü için de bu filmde oynayan Mark Ruffalo'nun filme girdiği andan itibaren filmin kıymetini artırdığını düşünüyorum. En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü en çekişmeli aday kategorisi bu arada. İzlediğim filmler var, izlemediklerim var, buna rağmen seçimin zor olacağını düşünüyorum. Allah başka dert vermesin. Top 5 ödül ve en iyi film adaylarım bu şekilde. Hepsi tutabilir, hiçbiri tutmayabilir, sanat dediğimiz şey zaten biraz da öznel biliyorsunuz. Ben bunlardan hoşlandım. Siz de paylaşabilirsiniz isterseniz favorilerinizi. Filmler bu sene güzel. Şişirme film yok bence. İyi seyirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎