Neredeyse on ay hiç bıkmadan bu filmi izlemeyi bekledim. Konya'ya vizyona tabii ki gelmedi, malum ortamlara düşer diye çok arandım, yok, yok, yoktu! Neyse ki Türkiye'nin yabancı film dalından oscar adayı olarak gösterildi de yeniden vizyona girince koştur koştur gidip izledim. Bir 21.00 seansında, en sevdiğim şekilde, tek başıma. Demirkubuz mu konuşturuyor bilmiyorum ama tek başına film izlemenin dayanılmaz hafifliğinin, insanın kendi kendine yetebiliyor olmasının kalbinden bildiriyorum, hayat böyle çok güzel! Gelelim filme...
Benim izlediğim diğer Demirkubuz filmlerinden (Masumiyet, Kader ve Yeraltı) çok başka bir yerdeydi. Sinemada izlediğim ilk film olmasından mı yoksa gerçekten başka bir iş mi kestiremiyorum. Diğer filmler daha kasvetli, daha duygusal olarak karanlık ve baskın gelirdi bana, yorardı. Ama Hayat, neredeyse sıcacık bir film olarak dikildi perdede karşıma. Filmin beni geren ve kasvete sokan bir tek tarafı vardı o da pandemide geçiyor olması. Kola takılan maskeler, mekanların kapısındaki "maskesiz girilmez" tabelaları... Allahım, resmen travma olmuş, gördükçe soğuk soğuk terledim. Dilerim bir daha yaşamayız böyle zırvalar. Döndüm filme; Hicran'ın, Rıza'nın, Orhan'ın, dedenin, Hicran'ın annesinin, tüm karakterlerin anlattığı bir hikaye vardı ve hiçbiri boş değildi. Evet, film 3 saatin üzerindeydi ama biz tüm karakterler ile tanıştık ve hasbihal ettik. Hiçbir karaktere "şu da olmasaymış iyiymiş" demedim şahsen. Filmin oscar adayı olduğundan bahsetmiştim ya, muhtemelen yedirmezler, ama çok doğru bir aday. Bir kere çok bizden bir hikaye. Birazdan konusundan bahsederken izlemeyenler bile aynı fikirde olacaktır benimle. Rüyalarla ve gerçeklerle süslenmiş, gerçek nerede başlıyor, rüya nerede bitiyor kestiremiyoruz. Büyülü bir salıncakla bir ileri bir geri gidip duruyoruz sürekli (son birkaç cümlemi filmi sinemada izlemeye bağlayabiliriz).
Filmin konusuna dönecek olursam; Rıza ve Hicran Boyabat'ta yaşayan ve iki asker arkadaşının çocuklarıdır. Rıza'nın babası ve annesi ölmüş, dedesiyle yaşamaya devam ediyor. Hicran ile Rıza'yı evlendirmeye karar veriyor aile büyükleri ama çocuklar birbirine aşina değil. Evlendirilmeye karşı çıkan Hicran İstanbul'a, internetten tanıştığı birkaç elemanın yanına kaçıyor. Rıza başlarda nişanı attık falan diye çevresine umurumda değil pozları atsa da aslında Hicran'ın hiçbir şey söylemeden, kendisini tanımak bile istemeden gidişi içine oturuyor. Bir gece otobüse atlayıp İstanbul'a kızın peşine gidiyor. Arayacak, bulacak ve bana neden hiçbir açıklama yapma gereği duymadın diyecek belki de... Film iki parça. İlk parçada Rıza'yı, terk edilişinden itibaren izliyoruz. İkinci parçada ise Hicran'ın İstanbul'da yaşadıklarını. Devamı biraz spoiler'a gireceğinden burada kesmek durumundayım. Miray Daner'e bir küçük parantez açayım. Demirkubuz, Vildan Atasever'i Kader'de izleyiciye nasıl hem sevdirip hem de sövdürdüyse, Miray'a da aynısını yapmış. Gözlerim sanki sürekli Uğur karakterini gördü ve bu bence nefis bir detaydı. Fakat filmin zirvesi (biraz da torpille) Cem Davran'ın Orhan karakteri. Emekli bir öğretmeni canlandırıyor. Attığı tiratlar, birazdan göreceksiniz, fragmana bile girmiş ki filmin ilk 1,5-2 saatinde görmüyoruz bile kendisini. Ama nefis bir karakter oyunculuğu, sırf Cem Davran'ın Orhan'ı için bile izlenir bu film bence. SİYAD'dan ödül koparabilen filmdeki tek detay da Orhan karakteri bu arada. Filmden bilgiler ve fragman ile noktayı koyuyorum.
Tür: Dram
Süre: 193 dakika
Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular: Miray Daner, Burak Dadak, Cem Davran, Melis Birkan, Umut Kurt
Yapım Yılı: 2023
Vizyon Tarihi: 15 Aralık 2023
Konusu: Mehmet’in kızı Hicran, evden kaçar. Mehmet bu durumu kızının nişanlısı Rıza ve ailesine açıklamaya gider. Rıza, başlarda nişanlısının zaten kendisini istemediği düşündüğünden bu durumdan pek etkilenmez. Fakat git gide aşağılanmış hissetmeye başlayınca dayanamayıp Hicran'ın peşinden İstanbul'a gider.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎