İlk puan kaybı geldi ligde. Böyle maç maç gidip almak keyifliydi ama bir noktada da o nazarın kırılması için (nazara çok inanıyoruz, biliyorsunuz) bir şekilde puan kaybının olması şarttı. Ful çekmek yerine namağlup şampiyonluk kastıracağız bu sene de, yapacak bir şey yok. İşte deminki cümlede okuduğunuz tavrım, iş bitmeden partilemeye başlayan ve garanti gözüyle bakan insan tavrıydı. Galatasaray, dün akşam tam da bunu yaşadı maalesef. Rotasyon, evet. Bir arada oynamamış takımın denenmesi, evet. Bir türlü düzeltilemeyen zeminin varlığı. Hakemin saçma sapan bir penaltıyla oyunun akışını etkilemesi. Üçü atıp dördü, beşi kovalamamak... Böyle sıralar gideriz dünkü giden 2 puanı. Ama bir dahaki maça bu hataları tekrar da etmeyiz. Bazen kayıplar insanı silkeler, Kasımpaşa maçı bence bu maçlardan biri olacaktır. Bir kere sıraladığım nedenlerin ötesinde teknik heyetin şunu sorgulaması gerekiyor; maçın ilk yarısında yaldır yaldır akan bir takım var, maçın ikinci yarısında ise taban tabana zıt bir takım var. Bu neden? Nasıl düzelir? Maçın golleri Victor ve Mauro'dan geldi. Normalde şu son golü yemesek, büyük keyifle goygoy yapacaktım. Victor'un kiralık gelmesine rağmen böyle sevip bağlanması ve özellikle Mauro'ya gösterdiği biat beni duygulandırıyor. Attığı gollerin sürekli birilerine yazılmasına atıfla "finally" yazılı formayı kenarda tutması tatlı bir enstantaneydi. Eğleneceğiz, başaracağız, güzel günlerin fragmanını izledik dün akşam. Bir dahaki maça bu hatalar da olmaz, üç değil beş atarız maç dönmez. Lig her türlü bizim, Avrupa'yı bırakmamak lazım. Hedef 25, yürüyedurun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎