A vs. B

Bu bi kıyaslama yazısıdır. Aslında kıyas yapmayı çok seven biri değilim ben. Buna rağmen insanı arada bırakan durumlardaki tarafımı belli etmeden de duramadım. Bakalım neler çıkacak. Zahmet eder de okursanız, okumakla kalmayın, seçenekler arasından kendi tarafınızı seçin. İnteraktif bi yazı olsun :) Başlıyorum;

Galatasaray vs. Fenerbahçe;

Bunun cevabı için hayatımı 2'ye bölüyorum. Zira 8 yaşına kadar Fenerbahçeli'ydim ben. Evet, yanlış okumadın, Fenerbahçeli'ydim. Sonra bi iddiaya girdim. Kaybettim, Galatasaraylı oldum. Hayatımda kaybetmekten mutluluk duyduğum yegane iddiadır o iddia. Zaten büyüyüp akıllandıkça ve okumaya başladıkça Galatasaraylı olurmuşum. (vuuu fena taş attım :)) ) Öyle de oldum. Velhasıl kelam GALATASARAY!

Bitter çikolata vs. sütlü çikolata;

Eğer gerçekten çikolata tutkunuysan, bitterin verdiği keyfi hiç bişeyde bulamazsın. Ben bu tarz bi insanım. Bitterden anlamayanın da çikolatadan anladığını düşünmem. Yok tatsızmış, yok acıymış.. Geçiniz. Çikolata dediğin şey kakaodan yapılır. Kakao da en yoğun bitterde olur. Mesela bu bittere acı diyenler için bugün çok güzel seçenekler var. Karamellisinden tutun da fındık, fıstıklısına kadar.. Bitterden sonra da en çok sevdiğim çikolata beyaz çikolatadır. (Ouvv :)) ) Bitter>beyaz çikolata>fıstıklı çikolata>others yazdım biraz evvel twitter'a. Yazı da ordan aklıma geldi zaten :)) Velhasıl kelam BİTTER!

Twitter vs. Facebook

Facebook'ta yeni sayılırım. Milletin senelerdir kullandığı zımbırtıyı 1.5 bilemedin 2 senedir kullanıyorum. Fakat hiç keyif almıyorum son zamanlarda. Tabi bunun sebebi Twitter da olabilir ama Facebook çok kalabalık. Görüntü kirliliği maksimum düzeyde. Lüzumsuz paylaşımlar, fotoğraflar, videolar var. Gözüm yoruluyor açtığımda. Çok nadir açıyorum zaten. Bi iki bişeye bakıp kapatıyorum. Twitter ise daha sakin, daha derli toplu, msn gibi, blog gibi bişey. Düşündüklerini yazıyorsun bu açıdan mini bi blog, arkadaşlarınla sohbet edebiliyorsun bu açıdan da msn'e benziyor. Velhasıl kelam TWITTER!

İngiliz aksanı vs. Amerikan aksanı

Hiç tartışmayalım. Amerikalılar'ın ağızlarını yaya yaya konuşmasından nefret ediyorum. İngilizler gibi sert, dolu dolu ve asil konuşmalı ingilizce konuşan insan. Okullarda da Amerikan aksanı öğretilmekten vazgeçilmeli. Velhasıl kelam İNGİLİZ AKSANI!

Cristiano Ronaldo vs. Messi

Bu kategori yalnız güzel ülkemde değil, dünyada futbolun konuşulduğu hemen hemen her yerde tartışılan bi konu. Hangisi dünyanın en iyisi? Hangisi takımına daha faydalı? Hangisi daha sempatik, antipatik? Tartışmalarının hiç birine girmeyeceğim. Bu ikiliden tercihim CR7. Peki neden? Messi çok iyi biri olabilir, çok iyi futbol oynayabilir, evinize getirip agucuk gugucuk sevmek isteyeceğiniz tarzda biri olabilir. Benim için öyle değil. Ben bi kere Manchester United taraftarıyım. CR'yi orda tanıdım. Vaktinde Best'imin, Cantona'mın, Becks'imin giydiği formayı giydi bu adam. United'a çok güzel şeyler kattı, giderken müthiş bi para kazandırdı. Bi de benim izlemekten keyif aldığım futbola daha yakın Ronaldo. Velhasıl kelam CRİSTİANO RONALDO!

Avea vs. Vodafone

Turkcell ile ilgili sıkıntım var yıllardır. Sevmiyorum, antipati duyuyorum. Kullanmaktan da hazetmiyorum hiç. Sevgilinin isteği ile bi süre kullandım, sanırım kullanmaya da devam edeceğim. Vodafone'u da Avea'yı da bi dönem kullandım. 3 gsm operatörü arasında en çok Avea'dan memnun kaldım. Mesaj atmaktan keyif alıyorum çünkü. Ha, arayıp konuşmaya karşı mıyım? Tabii ki değilim. Bilhassa sevgiliyle uzun uzun konuşmayı çok severim, ama her an konuşamayabiliyorsunuz. Böyle zamanlarda da sms denen asrın mucizesi imdada yetişiyor. Avea bu yüzden tercih sebebi. Velhasıl kelam AVEA!

Arda Turan vs. Harry Kewell

Sevgiliye özel not; bu kısmı okuma yok yere çekişmeyelim :p
İkisi de candır bu gözlerin seyrettiği, seyredebildiği en çok sevilen futbolculardır. Arasında seçim yapmak çok da zordur. Bakalım kim çıkacak burdan?.. Arda, Galatasaray'ın altyapısında yetişti. Senelerce takip ettim ben bu çocuğu. Altyapıda izledim, Manisa'ya gönderildi orda izledim, Manisa formasıyla Fenerbahçe'ye gol attı sevindim, geri geldi sevindim, kendini ispat etti, parladı, patladı, son şampiyonluğun en büyük mimarlarından oldu, sevindim, çok da sevdim şimdi yukarda Allah var. Ama son dönemde öyle şeylerle öne çıktı ki Arda, bi parça soğudum sanki.. Kewell yıllarca İngiltere'de mücadele etmesinin ardından geldi Cimbom'a. Ne yalan söyleyeyim tanımıyordum. Geldiğinde kızmıştım da Arda'nın yerine alındı diye korkutmuştu bi kaç arkadaşım (çocukmuşum :)) ). Gel zaman git zaman onu da çok sevdim. Turuncu formayı, parçalıyı, moru, beyazı, aslanı, mercanı Galatasaray armasının olduğu herşeyi ona çok yakıştırdım. Göndermeye niyetlendiler yazılar yazdım. Kötülediler, savundum. Kimi zaman mutluluktan, kimi zaman üzüntüden gözlerim doldu. Sezon sonunda gönderecekler büyük ihtimal. Ardından güzel konuşmak lazım. En çok da onu kaptan göremedim ya ona yanıyorum :( Velhasıl kelam; HARRY KEWELL!

Trebuchet vs. Comic Sans

Yazı tipleri arasında çok gidip geldim. Uzuuun süre Comic Sans'ı kullandım. Fontta yuvarlaklık seviyorum ben. Çok keskin olanlar bana göre değil. Yumuşak, hoş görünümlü yazı tipleri lazım bana. Comic Sans'ı kullandıktan sonra Trebuchet'i keşfettim. Blogda gördüğünüz yazı tipi de Trebuchet. Öyle ki üşenmem, yazdığım her yazının fontunu Trebuchet olarak ayarlarım. Trebuchet ile ilgili tek sıkıntım a'ların o'ya benzer şekilde değil de bu şekilde yazılması. Velhasıl kelam; TREBUCHET!

Benden bu kadar. Aklıma yeni konular gelirse yine yazarım buraya. Aslında sırf futbol için bile bi versus yazısı yazılır da, başka zaman :) Sıra sizde hadi bakalım..