Ye, dua et, sev, Elizabeth'in bi gün tüm hayatının istediği gibi gitmediğini farketmesiyle başlayan bi hikaye. Orta yaşlarına gelmiş, hâlen ne istediğini bilmeyen bi eşe sahip, anne olmak isteyen fakat eşi sebebiyle olamayan bi kadın Liz. Bi gece dua ediyor, belki de hayatında ilk kez. Sonra hayatını değiştirmeye karar veriyor. Önce eşinden ayrılıyor, italyanca öğrenmek için İtalya'ya gidiyor, oradan da önce Hindistan'a, ardından da Bali'ye.. Bu aşamalarda ise yalnızlığını izliyoruz film boyunca. Aslında eşinden ayrıldıktan sonra, kendinden genç bi tiyatro oyuncusuyla ilişki yaşıyor fakat, işler yine istediği gibi gitmeyince, aradaki heyecanın ateşi sönünce onu terkedip ardına bakmadan İtalya'ya geçiyor.
Filmin en keyifli sahneleri -bana göre- İtalya sahneleri. İtalyancanın o melodik yapısı çok uzun süredir beni de sarıyor. İtalyanca öğrenmeyi çok çok istiyorum. Aslında filmi belki de bu sebeple çok beğendim :) Neyse devam edeyim; İtalya'ya vardığında bi ev tutuyor Liz. Sonra Sofi ile tanışıyor. Sofi'nin erkek arkadaşı Giovanni'den italyanca dersi almaya başlıyor. Sofi de Ukrayna'dan İtalya'ya geldiği için çok iyi arkadaş oluyorlar. Giovanni'nin ailesinin içine giriyor falan. İtalya'da geçen sahneler çok hareketli, müzikler çok keyifli, görüntü yönetmenini kutlamak lazım bu noktada. İtalyancayı biraz kapınca, Hindistan'a gidiyor ve orada tiyatro oyuncusu olan sevgilisinin inandığı tarikat gibi bi ortama giriyor. Bi nevi ruh rahatlatma merkezi. Meditasyonudur, ilahisidir, duasıdır vs.. Burada kendisini keşfetmeye ve içine dönmeye başlıyor. Tabi bu konuda en büyük yardımcısı Teksas'tan gelmiş Richard oluyor. Richard, Liz'e hem çok iyi bi arkadaş hem de doğru düşünme yollarını öğreten bi öğretmen oluyor. Fakat bi gün Richard'ın dönmesi gerekiyor ve ayrılıyorlar. Sonra Liz de ordan ayrılıp Bali'ye geçiyor.
Yukarda yazmadım ama Liz tüm bu olaylardan bi süre önce Bali'ye gezi için gelmiş ve şifacı olarak adlandırılan yaşlı sevimli bi amcadan geleceğine dair kehanetler dinlemişti. Kehanetler gerçekleşince de Liz o amcayı tekrar görmek için gitti Bali'ye. Bali'de meditasyonlarına devam ederken o şifacının tüm bilgilerini de şifacının isteğiyle temize çekti. Derken Felipe ile tanıştı. Felipe, esas oğlanımız evet :) Liz ile sıcacık 2 hafta geçiriyor. Ama Liz bu arada şifacının yanına gitmiyor, meditasyonlarını yapmıyor. Bunlar da hayatındaki dengenin bozulduğunu düşünmesine sebep oluyor. Bu yüzden Felipe'nin birlikte gidelim teklifini reddederek şifacının yanına gidiyor. Şifacının ona söylediği cümle ise filmin asıl cümlesi ve çok manidar. Şifacı der ki; "bazen aşk için dengeni kaybetmek, dengeli hayatın bir parçasıdır" Bu cümlenin ardından Liz, Felipe'nin kendisine yaptığı teklifi ona yapıyor ve birlikte gidiyorlar..
Imdb puanı 4.7 olmuş. Neden bu kadar düşük bilmiyorum. Filmin ikinci yarısı biraz sıkıcı, sanırım o yüzden düşük gelmiştir. Ben sıkılmadım ama. Çok sevdim filmi. Dediğim gibi en çok da İtalya sahnelerini.. 2 saatten biraz fazla sürüyor. Vakit ayırır izler misiniz bilmiyorum, ama izlemeye değer bu film. Umarım izleyenler beğenir.. Filmden bilgiler ve fragmanla yazı nihayete erer. İzleyecek olanlara iyi seyirler, izlemiş olanlardan da yorum bekler bu gözler :)
Imdb puanı: 4.7/10
Yapım: Amerika 2010
Tür: Dram, komedi, romantik
Yönetmen: Ryan Murphy
Oyuncular: Julia Roberts, Javier Bardem, Billy Crudup, Richard Jenkins, James Franco
Senaryo: Ryan Murphy, Jennifer Salt
Yapımcı: Brad Pitt, Julia Roberts, Jeremy Kleiner, Tabrez Noorani, Dede Gardner, Stan Wlodkowski
Görüntü Yönetmeni: Robert Richardson
Müzik: Dario Marianelli
Süre: 2 saat 13 dakika
Konu: Senaryosu Ryan Murphy'ye ait olan ve yazar Elizabeth Gilbert'ın kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı Eat, Pray, Love kitabından uyarlanan filmde Julia Roberts, ABD'nin bu popüler yazarını canlandıracak. Roberts'a filmde, The Visitors ile Oscar'a aday olan Richard Jenkins eşlik edecek. Film, hayatta herşeye sahip olan ama bir türlü tam bir mutluluğa erişemeyen Elizabeth'in acılı bir boşanma ve depresyonun ardından kendini keşfetme sürecini anlatıyor.
Film gercekten italya askimi deprestirdi,ozellikle italyanlar agizlariyla degil elleriyle konusur sahnesi harikaydi(teyzenin al onu bi yerine sok hareketi muazzamdi)italyan mutfagi ve romalilarin gunluk yasantisinin ne kadar zevk dolu olduguna bir kez daha taniklik etmis oldum.hindistan kismi biraz sikiciydi,cmylmz'in esprileri aklima gelmese (sevgi icimizde mi geldik o kadar yolu) daralirdim bunalirdim:) cizgiyi asalim cumlesi de love bolumune hayat vermis diyebilirim. www.twitter.com/fatihyigit
YanıtlaSilöncelikle yorum için teşekkürler :) İtalyanca ve İtalya aşkı konusuna dönersek, tamamen hemfikiriz :))
YanıtlaSil