Siz bi filmi izlerken hiç nefessiz kaldınız mı? Ya da bardak bardak su içme arzusu belirdi mi içinizde? Bende oldu bunlar! 127 Saat, Aron Ralston'un hayat hikâyesinden alıntılanarak çekilen gerçek bir hikaye. Bu hikayenin içinde yer yer Aron'ın hissettiklerini hissetmeniz mümkün. Siz koltuğunuzda oturuyorsunuz, James Franco karşınızda işkence çekiyor. Ama çektiği her şeyi, evet her şeyi içinizde, bünyenizde hissediyorsunuz. James Franco, senenin en iyi performanslarından birisini göstermiş. Colin Firth'den yanaydı en iyi aktör fikrim, hem de açık ara. Ama bu filmi izledikten sonra bi çelişkiye düşmedim değil. Oscar demişken belirteyim, film 7 dalda oscar adayı. Franco, bu sene Natalie Portman ile en çok parlayan yıldızlar olarak dikkat çekiyorlar. Çünkü ikisi de kendileri üzerine kurulu filmde oynadılar. Başka bir deyişle oynadıkları filmleri taşıyan isimler oldular.
Aron, yaptığı keşif yolculuğunda bir kanyonda mahsur kalır. Mahsur kaldığı günler içinde de önceki hayatında yaşadıklarını, kurtulma çabalarıyla birlikte izliyoruz filmde. Günlük hayatta es geçtiklerinizi, her gün yapıp da pek önemsemediğiniz ayrıntıları bir gün arayabileceğiniz gerçeğini tokat gibi yüzünüze çarpıyor. Bana öyle oldu. Aron, kendine güvenen ve ukala şeklinde niteleyebileceğimiz bir insan. Hani "benim başıma bişey gelmez yeaa" tarzında. İşte en çok bu tarz insanların izlemesi gerekiyor. Başta da benim. Ukala olduğum gerçeğini saklamıyorum. "Sen kendine güveniyosun da, hayat da böyle ağzına eder abisi" diyor film özetle. Verdiği bu mesajla bile izlemeye değer. Son olarak, filmin soundtrack'i de önerilerim arasında yer alıyor. Sosyal Ağ'ın müzikleriyle kafa kafaya yarışır yılın en iyisi olmak konusunda. Biraz da spoiler konuşayım. Sonra da fragman ve bilgilerle bağlarım. Keyifli seyirler, yorumları beklerim mutlaka :)
Spoileeer!
Benim filmde en çok etkilendiğim sahne, Aron'ın güneşi gördüğü 10-15 dakikada uzanabildiği yere kadar güneşi tamamen hissettiği sahnelerdi. Filmi izlerken, yaşlı kadın sendromuna tutulduğumu söyleyebilirim. Ah be yavrum, ah be evladım ne işin var o oyukların arasında diye hayıflandım durdum. Bardak bardak su içtim, hani başıma bişey gelirse, susuz gitmeyeyim diye -suya çok düşkünüm evet-. Güneş sahnesinin yanı sıra, Aron'ın kendi kendine sabah programı yaptığı sahne de çok çok başarılıydı. Aron'ın annesinin telefonuna kasti olarak cevap vermediğini hatırlayışı içimi acıttı. Annenin sesini bi daha duyamama korkusu insana fena koyar, bilirim.
Aron'ın koluyla vedalaştığı sahne ise tüylerimi diken diken etti. Filmin sonunda gerçek Aron'ı görmek de sürpriz oldu bana. Aron'ın kendisini de sevdim. Oturmuş bir karakter, o kötü anlarda bile kendisini telkin etmesi, asla pes etmemesi ve hayatta kalmak için sürekli çabalıyor olması takdire şayan. Sevdim ben bu filmi. İçim ısındı.
Yapım: 2010 ~ ABD, İngiltere
Tür: Biyografi, Dram, Gerilim, Macera
Oyuncular: James Franco, Kate Mara, Amber Tamblyn, Lizzy Caplan, Clémence Poésy
Yönetmen: Danny Boyle
Senaryo: Danny Boyle, Simon Beaufoy
Senaryo (Kitap): Aron Ralston
Yapımcı: Danny Boyle, Gareth Smith, John Smithson, Christian Colson
Görüntü Yönetmeni: Anthony Dod Mantle, Enrique Chediak
Görüntü Yönetmeni: A. R. Rahman
Dağıtım: Tiglon
Filmin Websitesi: http://127-hours.the-movie-trailer.com/
Süre: 1 saat 34 dk
Gösterim Tarihi: 18 Şubat 2011 (Türkiye)
Konu:Dağcı Aron Ralston'un başından geçenlerin gerçek hikayesi...
Genç bir dağcı olan Aron, Utah yakınlarında büyük bir kaya parçasının arasına sıkışır. Hayatı için bir çeşit tuzağa dönüşen bu olayda Aron, soğukkanlı olması gereken şoke edici bir çözüm yolu bulur.
prestij filmini izlemenizi tavsiye ederim izledikten sonra kesinlikle blog ta paylaşmak isteyeceksinizdir
YanıtlaSilhttp://www.sinemalar.com/film/233/Prestij/
linki sw burDA :)
Prestij'i izleyip yazmıştım geçtiğimiz ay içinde, sanırım dikkatten kaçmış :)
YanıtlaSilhttp://serapbahar.blogspot.com/2011/01/prestige-prestij-2006.html