- How i met your mother'ın 6 senedir neden tuttuğunu ve 7. senesini neden sabırsızlıkla beklediğimi anladım!1!!1bir! Himym senaristleri, kadınlardaki inanılmaz mantık hatasını bulmuşlar. Şöyle ki; hepimiz aslında Marshall gibi erkekler bekleriz. Yada bi erkeğin Lilypad'i olmak.. Ama içten içe hepimiz Barney gibi bi adamla birlikte olmayı isteriz. O fırlama halleri sevimli gelir başta. Sonra da değiştirmek için uğraşırız falan.. Bu da kadınlardaki o inanılmaz mantık hatasının tüm dünyada izlenen bi diziye yansımasıdır diyerek tespitimi de yaparım. Bu gece rahat uyuyabilirim, ohh!
- Deli gibi istediğim tek şey var sevgiliyle uzaklaştığımızdan beri. İtalyanca öğrenip, İtalya'nın herhangi bir şehrine gitmek ve mümkünse oraya yerleşmek. Başta bu yerleşme işi sadece kaçmak istiyorum gibi bi his uyandırıyordu içimde. Ama yok işte öyle değilmiş. Ben gerçekten orayı görmek istiyorum. Yalnız da kalsam, mutsuz da olsam hiç kimseyi tanımadığım bi yerde, sıfırdan başlamaya ihtiyacım var. Bunu başarabilmek için kendime 1-1.5 sene biçiyorum. Seneye bu zamanlar görelim bakalım nerdeyim :)
- İtalya dışında bi de İstanbul planım var. O daha yakın tarihte olabilir. Bakalım. Hayırlısıysa gidip bi maç izlemek istiyorum artık şöyle çıplak gözle, statta. Ali Sami Yen'e kısmet olmadı, TT Arena'ya olacak inşallah. Amin deyin la!
- Boş kaldığım vakitlerde, evet 11 saat çalışmama, 8 saat uyumama ve 2 saat dinlenmeme rağmen boş vakit bulabiliyorum, naber? En çok sevdiğim şey blog dolaşmak. Benim blogun sağından aldığım bi link, twitter'da tıkladığım bi blog, ekşi'de gördüğüm bi link başlangıç noktam oluyor. Sonra o blogun takip ettiklerinden mi olur, yukardaki sonraki blog zımbırtısından mı olur okumaya başlıyorum. Vakit nasıl geçiyor, anlamıyorum bile. Bulduğum fotoğraflar, güzel sözler de cabası!
- Kişisel blogun kişiselliğinin suyunu çıkaran insanlar var. Tamam kardeş ben de sevgiliden, hayattan, ailemden zaman zaman bahsetmişimdir ve bahsediyorum da.. Ama blogun sağına soluna kendi fotoğrafını koymak nedir Allah aşkına yaa?!
- Son olarak blog demişken, zemini siyah olan blogları okumak istemiyorum. Şimdi biri çıkar "evladım senin blogunun zemini de kırmızı, uyandırayım" derse, mor da bi renktir moduna girerim. Net! Ama benim blogumun adı kırmızı. Yani konsept bi nevi. Anlatabiliyor muyum? Hem siyahla kırmızı bir mi tutulur la?
- Oruçken insan daha bi farkına varıyor havanın ne kadar sıcak olduğunun. Düşün, oruç değilsen istediğin zaman kalkar buz gibi suyunu, limonatanı, kolanı içersin. Ama o küçücük hayvanlar.. Kuşlar, kediler, köpekler.. Küçük bi dondurma kabına, bi yoğurt kabına suyu doldurun evinizin bahçesinin, apartmanınızın kapısının dışına koyun.
- Evde olamamanın en büyük üzüntüsünü mutfak konusunda yaşıyorum. Mutfağı özlüyorum ben. Bişeyler doğramayı, pişirmeyi, karıştırmayı, tatmayı.. Yemek yapmak istediğim adama geliyor laf yine. Tamam burdan dönüyoruz, mutfakta olmayı özledim ben. O kadar, ötesi yok :))
- Aslında twitter'da yazdığım şeyleri tekrar gelip bloga yazmayı sevmiyorum. Ama bunu paylaşmak lazım. Demiştim ki; "Sezen Aksu neden özel biliyor musun? İşte bu yüzden; http://fizy.com/s/3hcdj6" "sildin mi bütün izlerimi?" Ağustos şarkısı da bu olsun. Hayırlı olsun, her ay bi öncekinden güzel olsun.
Aylık yazılar #ağustos
Ağustos ve ramazan çeneme vurmuş durumda. Durmadan konuşuyorum. Bik bik bik susmuyorum hiç. İş yerinde zaten sürekli telefon görüşmeleri oluyor. Eve gelince de evdekilerle, telefonda, mesajla, msnde, mütemadiyen konuşuyorum. Bu beni iyi oyalıyor. Zaten göreceksiniz bu ay ne kadar madde sıraladığımı. Başlıyorum!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
yazının tamamını okudum gayet guzeldı fakat senın kadar sevenı yazdıgı yazıların her satırından bellı edenı ılk defa gordum:)
YanıtlaSilHaha, fikir zikir olayı.. Kafa nerdeyse el de dil de oraya gidiyor ister istemez :))
YanıtlaSilitayla fikride fena değil hani,helese venedik olursa daha ne ıstenırkı;)
YanıtlaSil