Dün maç başlamadan evvel, günümün kötü geçmesi sebebiyle de olabilir, maça dair hiçbir heyecanım yoktu. Oysa bünye 3 günde 1 maça alıştığından sabah bugüngünlerdenGalatasaray diye uyanmıştım. Maç başlarken ise poker face ile izlemeye başladım. Burak hemen maçın başında golü atınca, "içindeki kötülükleri sal Serap" dedim ve biraz gevşedim. Lakin tek gevşeyen ben değildim. Futboldaki en büyük kabusum maç izlerken bi futbolcunun sakatlığını canlı canlı görmektir. İkincisi ise, ilk golü bulduktan sonra sahasına kapanan ve savunma ağırlıklı oynayan takımı desteklemektir. Dün twitter'da da dedim. Allah 1-0'a yatan takımın belasını versin. Bu benim takımım bile olsa... Yenilen iki golün ardından maç 2-1'e geldi. Hastası olduğumuz, gönlümüzün sahibi olan adamlar sahada yürüyorlar artık. Oynamayı, savaşmayı falan bıraktım bak, adam koşmuyor, yürüyor ya! Tam dedim ki, tamam maç bitti, Beşiktaş maçından önce puan kaybı gelecek. Bi anda Umut gol attı. Gazete manşetleri gibi söylemek gerekirse; Umut'umuz oldu. 2-2'lik biten maçın ardından puan farkı maalesef yeniden 6. Deplasmanda 11 maç yapılmış, yalnızca 3'ü kazanılmış, biri Olimpiyat'taki maç. Bu çok kötü bi istatistik ve Galatasaray'ın neden liderlikten uzaklaştığının da göstergesi bence. Yine de yürüyedur GALATASARAY'ım!
ps: Bu fotoğrafı atmazsam tabii ki olmazdı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎