Hayatımın Galatasaray döneminin başlangıcında tanımıştım onu. Bu kel, delibozuk, hırçın ve hırslı adam Galatasaray'ın kendisi gibiydi. Hakkını yedirmeyi istemiyordu. Hırsı tamamen kazanma üstüneydi. Futbolcuyken hırslıydı, teknik ekibe girdi Hocamın yanında değişmedi. Açıkçası hala da öyle. Geçen sene Fenerbahçe maçında göze batmaya başlayan bu hırsı son Denizli maçında tribünlerle girdiği diyalogla bazı çevrelerce "futbola yakışmayan adam" olarak yaftalanmasına sebep oldu.
Hasan Şaş için çok şey söyleyebilirsiniz ki birçoğunu ben biraz evvel yazdım. Fakat "futbola yakışmıyor" ifadesi Hasan için kullanabileceğimiz son sıfat bile değil. Hasan'ı futboldan uzaklaştırmaya çalışmadan önce 4-5 kişi gazeteciye saldıran futbolcuları konuşalım mesela. Yahut çok değil birkaç ay evvel bir maçtan sonra, canlı yayında, hepimizin gözü önünde birebir şu cümleyi kuran kulüp başkanını konuşalım "yanımda silahım olsaydı o hakemi vururdum". Yahut milli takım kampında uçakta babası yaşındaki bir gazeteciye sövüp sayan kaptanı konuşalım.
Hasan'ın hırsını törpülemesi hatta mümkünse tamamen kendini geliştirip futbolcuları yönlendirmesi noktasına kanalize etmesi tek temennim. Fakat ilk akla gelen yukarıdaki üç örneğe rağmen Hasan Şaş futboldan uzaklaştırılınca futbol temizlenecekse önce temizlenir diyen zihinleri futboldan uzaklaştırmamız gerektiğini düşünüyorum ben. Hasan Şaş Galatasaraydır, Galatasaray da tam olarak Hasan Şaş: başarısızlığı kabullenmeyen, hiçbir haksızlığa tahammül edemeyen, hak yemeyen ve hakkını da asla yedirmeyen... İyi ki varsın Hasan Şaş. Seni çok seviyoruz. Lütfen insanların seni yumuşak karnından vurmasına izin verme. Çünkü sen çok kıymetlisin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎