Şeker Portakalı'ndan sonra serinin bir sonraki kitabı olan Güneşi Uyandıralım da bitti. Kahramanımız Zeze, artık kendi ailesinin yanından zengin bir ailenin yanına evlatlık verilmiş, ortaokula giden ve ilk gençliğini yaşayan bir çocuktur. Artık ailesinin ve şeker portakalı fidanının yanında olmamasına rağmen o kendinden ödün vermemiş, tam aksine serseriliklere ve küçük yaramazlıklara devam etmiştir. Şimdi şeker portakalı fidanı yerine göğsüne giren bir kurbağa ile bir filmde izleyip hayran olduğu, babası olmasını istediği oyuncuyu düş arkadaşı yapmıştır. Kitapların ortak yanında kalbe dokunan özellik sanıyorum Zeze'nin aslında yalnız bir çocuk olması. Kendi ailesi ve birkaç kardeşi varken de yalnız bir çocuk, okula gidip sınıf arkadaşlarının arasında da yalnız... İlk kitaptaki kadar duygusal olmasa da bu kitap da kalbime dokundu benim. Tüm dünyayı bu kadar etkileyebilecek kitaplar yazmak saygı uyandırıcı gerçekten. Bu kitap bana dokunduğu gibi İspanya'da bir çocuğa, Brezilya'da bir adama, İtalya'da yaşlı bir teyzeye de dokunmuştur mutlaka. Çünkü çocuğun dili evrensel bence ve çocuk her yerde kalbe dokunmayı başarıyor. Kitaptaki en tatlı ve çocuksu da olan taraf Zeze'nin abarttığı yerler. Gömlekte 282.000 düğme olması, korktuğu birinin 5 metre boyu olması falan beni çok gülümsetti. Kitabın bendeki baskısı Can Yayınlarından, 272 sayfa ve 34 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎