Çok uzun süredir izlemeyi isteyip bir türlü denk getiremediğim bir diziydi 46. Erdal Beşikçioğlu oynuyordu ve benim merak etmem için bu kafi bir detaydı. BluTv'de yayınlandı, televizyona çıkacak denk gelir mi diye kovalayıp dururken yeniden bir Netflix gecesinde kendisiyle tanışarak izlemeye başladım. Hafta sonu bitirdikten sonra da adetim olduğu üzere buralara koşarak konuşmaya geldim. Haydi başlayalım.
Dizi 2016 yılında 13 bölümden oluşan tek sezon olarak çekilmiş. Bölümler ortalama bir saat civarında sürüyor. Artı eksi 10 dakika oynar en fazla. Dizinin IMDB puanı ben bu yazıyı yazarken 8.2/10'du ki epey yüksek bir puan takdir edersiniz ki. Erdal Beşikçioğlu'nun yanı sıra sanıyorum Behzat Ç'de birlikte oynadığı Berkan Sal ile birlikte, Melis Birkan, Yasemin Allen, Saygın Soysal ve Metin Belgin de yer alıyor. Baş karakterimiz Murat Günay isimli bir gen profesörü. Murat'a kalp cerrahı olan babasından kalan bir hastane var ve bu hastanenin baş hastası da 5 yıl boyunca komada kalan kardeşi Ezo. Murat istiyor ki Ezo'yu iyileştirecek ilacı kendisi keşfetsin ve kardeşini yeniden hayata döndürsün. Anne ve babasını kaybeden bu iki çocuktan büyük olan küçük olana anne olmak istiyor alt metni ile aslında duygusal bir hikaye diyebilirdik. Taa ki Murat o büyük keşfi yaptığını düşünene kadar. Muhtelif bitkilerle Ezo'yu ayağa kaldıracak ilaç çalışmaları devam ederken bir bitki keşfeder Murat ve bulduğu bu ilacı önce kendisinde dener ki kardeşinin başına daha kötü bir şey gelmesin. Gel gelelim bu ilaç Murat'ın hafızasını siler, karakterini değiştirir ve kanımca dizini adında geçen "46" sayısı da mental olarak sağlıksız insanların raporlarından bahseden "46lık" ifadesine bir atıftır.
İnsan psikolojisinin başarma arzusu altında ezilmesi, saplantılı ruh halleri, bir olaya odaklanmanın belki de her zaman başarı getirmeyeceği, özellikle çok odaklanıldığı halde insanı çıkmaza sürükleyeceği izlerken surata şamar gibi iniyor. Son zamanlarda izlerken en gerildiğim dizi olabilir. İnsanın zihninin veya vücudunun ilaçlarla bu kadar şaşırtabiliyor olması yaradana çekilen bir nanik gibi geliyor bana. Umarım günaha girmiyorumdur ama düşünsenize dişçiye gidiyorsunuz, hekim ağzınızın içerisinde inşaat çalışmasına girişiyor, öncesinde yanağınızın içinden girdiği kıl kadar bi iğneyle ağzınıza bıraktığı bir sıvı vücudunuzun üzerine inşa edildiği tüm sinir ve hissiyat kavramınızı sıfırlayıp dişçiye bir çalışma alanı sağlıyor. Yahut ruhtan örnek verelim. Onlarca yıl önce yaşadığınız bir olay var. Zihninizin en gizli çekmecelerine kilitlemişsiniz. Bir hekim geliyor öyle şeyler söylüyor sizi öyle bir zihin yolculuğuna çıkarıyor ki unuttuğunuzu sandığınız hatıralar gözlerinizden dökülen yaşlarla birlikte zihninizden akıp dilinizle hayata karışıyor. Bilimin karşısında saygıyla eğilinmez de ne yapılır? Sırf bunu hissettirip düşündürdüğü için bile kıymetli benim gözümde 46. Hala izlemediyseniz 6 seneye rağmen, bu ayıp size de bana yettiği gibi yetsin ve açıp başlayın mesela.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎