Çok uzun süredir böyle kız dizisi izlememiştim. Yormayan, düşünmeme gerek kalmayan, üzmeyen, germeyen, yalnızca eğlencesine, yalnızca romantik komedi kafasına girip izlemelik bir dizim olmamıştı. İşte geride bıraktığımız yaz tanıştığım The Bold Type, tam da bu Serap'a hitap etti. Öyle keyifli akıp gitti ki, araya vakit bıraksam da neticede her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu geldi ve koşarak geldim bloga. Biraz detaylandıralım, romcom, chick flick, sevenler beni takip etsin!
The Bold Type, 5 sezon ve 52 bölümden oluşan bir dizi. Her bölüm takriben yarım saat sürüyor. Nasıl başlayıp nasıl bittiğini fark etmiyorsunuz o yarım saatin. İlk 4 sezonu Netflix'te mevcut. 5. ve final sezonunu çok beklemiş olmama rağmen Netflix'e düşmemesinden dolayı "malum ortamlardan" izlemek durumunda kaldım. Netflix adminlerini twitterdan darlamış olabilirim, pişman değilim. Ama yarım bırakılmışlık sevmiyorum maalesef. Neticede geçtiğimiz akşamlardan birinde -artık gün mevhumum iyiden kayboldu evin içinde durmaktan- bitirdim ve bugün de paylaşmaya karar verdim izlediklerimi. Diziyi ben yazarken Imdb puanı 7.8/10'du. Güzel puan, kabul ederim. Benim Sex And The City'den bu yana izlediğim en güzel güçlü kadın dizisiydi sanırım komedi janrında. Devam etmesini dilerdim. Çünkü kadınların dünyasındaki sorunları işlediği perspektif çok güçlüydü. Ve insanların feminizmi eleştirdiği nokta olan "yalnızca kadınlar açısından değerlendiriyor" yargısını da çürütüyordu. Zira asla tek açıdan değil, farklı açılardan da ele almayı biliyordu bölümde işlediği konuyu. Bu konu kimi zaman ırkçılık, kimi zaman islamofobi, kimi zaman taciz, kimi zaman zorbalık, kimi zaman kariyer ilerlemesinde yaşanan sorunlar, kimi zamansa sağlık sorunları olabiliyordu.
Dizinin en özet halinde konusu şöyle; Jane isimli bir kızımız var. Jane, ergenliğinden beri severek takip ettiği moda dergisi olan Scarlet'e stajyer olarak başvurur ve çalışmaya başlar. Orada sekreterlik yapan Sutton ve sosyal medya sorumlusu olan Kat ile tanışıp çok iyi dost olur. Bu üç kızın hayatlarındaki sorunlarla baş edişlerini, zamanla kariyer olarak yükselişlerini ve dönüşümleri izleriz. Öte yandan üç ana karakterimizin yanı sıra Jacqueline gibi bir editörü vardır ki derginin işte asıl güçlü kadın karakter kendisidir. İş prensiplerine sıkı sıkı bağlı dolayısıyla işini şahane yapan, gerektiğinde kızlara ablalık hatta annelik yapmaktan imtina etmeyen ama onları asla yargılamayıp sınırlamayan, aksine kanatlanmaları için sürekli cesaretlendiren, işte bütün bunları başarmakla kalmayıp, zaman zaman zorlansa da, eşine ve iki oğluna da vakit ayırabilen, nefis bir karakter. Keşke tüm yöneticiler kendisi gibi olsa. Ama biliyoruz ki bazı şeyler sadece filmlerde olur. Üç kızdan favori karakterim açık ara Sutton. Kendi içinde en büyük dönüşümü yaşayan ama bunu yaparken de kendisi kalabilen tek kişi. Esprili, zeki, güzel, aşşşırı sevimli ve beni hem en çok güldüren hem de en çok duygulandıran o oldu.
Romantik komedi öyle bir tür ki, seven hakikaten sever (şekil 1-a yani ben) sevmeyen de gerçekten köküne kadar nefret eder, boş bulur, vakit kaybı olduğunu düşünür. Ben çok seviyor ve takip etmeye de çalışıyorum açıkçası. Hele hele The Bold Type gibi hafif feminizm sosluysa bu işler, tadından yiyemem, yanında yatarım. Bu tarz diziler, filmler, benim için bir kaçış rampası. Benim için fantastik bir tür. Fantastik, bilimkurgu janrında işlerden çok haz etmiyorum, "yok artık ejderha indi tepemize" gibi yorumlar yaparak kaçıyorum bu türlerden. İşte romantik komedi türü de benim fantastiğim, benim bilimkurgum. Jacqueline gibi bir yönetici asla göremeyeceğim belki. Veya Richard gibi dünya tatlısı, her şeyden bir kalemde vazgeçebilecek, sonuna kadar destekleyecek bir sevgili olmayacak hayatımda. Asla gerçek olmayan bir şeylerin var olabileceğini de izletebildiği için seviyorum bu türü. Böyle yumuşacık şeyler izlemeye ihtiyaç duyarsanız, ıskalamayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎