Fakat ne kitaptı! Nefis bir konu, ters köşe bir ilerleyiş, küçük mantık hataları (e bu kadarını da görmezden geleceğiz artık) ihtiva ediyor kitap. Seri şekilde Grange okuyan birisi olmadığım için çevremden duyduğum "diğer kitaplarına göre zayıftı" eleştirisini yapamayacağım. Kitap gayet akıcı, seri şekilde ilerliyor. Ya da ben bu ara fazla akademik yayın okuduğum için bana basan afakanlar romanları daha parlak görmeme neden oluyor bilemiyorum. Heyecan elbette bir polisiye okuduğunuz için başrolde fakat ben yer yer hüzün de hissettim. Bilhassa son bölümlerde diyerek de fitneyi sokayım, okumayanlar merak etsin. Tesadüfi olarak daha önce Kızıl Nehirler kitabında okuduğum Niemans amirim yine başrolde. Sanıyorum polisiyelerin böyle seri olanlarını daha çok seviyorum. Verdon serisi, Ahmet Ümit'in Başkomiser Nevzat'ı... Kitabın en özet konusu şöyle; "günahsız" bir bağcı grubunun mensuplarından birisinin öldüğü haberi geliyor. Başta kaza gibi görünse de Niemans'ın olaya dahil olmasıyla cinayet araştırmalarına başlıyorlar. Bağcı grubunun dini ritüelleri kitabın tam merkezinde duruyor. Gerçekten okurken cinnet getirip artık bu kadar da olmaz diyorsunuz, fakat her seferinde daha çok sinirleniyorsunuz bu cehalete. Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitap'tan, 280 sayfa ve 42 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎