Çanakkale'de, 19 Mayıs'ta elime aldım ben bu kitabı. Feribotta Çanakkale'ye dönerken. Denizi seyrederek döndüm. Sonra iki gün daha yollardaydım okuyamadım. Ama eve dönünce seri şekilde okuttu kendini. Hocanın ders verir gibi değil de sohbet eder gibi tarih anlatmasına bayılıyorum. Hep derim, biraz daha tarih bilseydim, lisede tarihi daha çok sevseydim, şu an bambaşka bir Serap olabilirdim (ve paralel evrenler oluşur...) Zübeyde Hanım'ın Oğlu isimli ilk anekdotla başlayıp, Atatürk'ü anlamak isimli 37. anekdotla kitabı bitiriyor Hoca. Sonunda İkinci Dünya Savaşı ve Sonrasında Türkiye isimli, aslında Cumhuriyet'in Doğuşundan ziyade, o "mutlu sonun" ardından ne olduğundan bahsediyor kendince. Son olarak kaynakça ve kelime dizini ile de bitiyor kitap. Geçen sene Cumhuriyet'in yüzüncü yılına özel olarak yazılmış ve basılmış bir kitap. Eğitim ve sağlık alanında çuvalladığımızdan, hadi kitaptaki "orta yollu" üslupla bağlayayım, cumhuriyetin ilk yıllarından geriye düştüğümüzden bahsediyor yer yer. Ve acı olan o kadar haklı ki. Bugün kardeşinin, evladının, yeğeninin sağlıklı şekilde eğitim aldığını düşünen var mı? Bütün sorunların kaynağı günümüz Türkiye'sinde bence tamamen bu. Hocanın dillere pelesenk olmuş "cahil" tabiriyle konuşmak hadsizlik mi olur bilemiyorum ama hissiyatım bu. Benim aldığım eğitimle benden sonrakilerin aldığı eğitim kesinlikle aynı kalitede değil maalesef. Tıpkı benden öncekilerin aldığı eğitimin benden iyi olması gibi... Neyse, konu özünden sapıyor toparlayayım. Kitabın bendeki baskısı Kronik Kitaptan, 304 sayfa ve 125 TL. Tarihi bir bilenden, hem de sıkılmadan okumak isterseniz deneyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎