#GünlerdenGalatasaray - Kasımpaşa

Galatasaray 3-3 Kasımpaşa (Victor x2, Mauro)
İlk puan kaybı geldi ligde. Böyle maç maç gidip almak keyifliydi ama bir noktada da o nazarın kırılması için (nazara çok inanıyoruz, biliyorsunuz) bir şekilde puan kaybının olması şarttı. Ful çekmek yerine namağlup şampiyonluk kastıracağız bu sene de, yapacak bir şey yok. İşte deminki cümlede okuduğunuz tavrım, iş bitmeden partilemeye başlayan ve garanti gözüyle bakan insan tavrıydı. Galatasaray, dün akşam tam da bunu yaşadı maalesef. Rotasyon, evet. Bir arada oynamamış takımın denenmesi, evet. Bir türlü düzeltilemeyen zeminin varlığı. Hakemin saçma sapan bir penaltıyla oyunun akışını etkilemesi. Üçü atıp dördü, beşi kovalamamak... Böyle sıralar gideriz dünkü giden 2 puanı. Ama bir dahaki maça bu hataları tekrar da etmeyiz. Bazen kayıplar insanı silkeler, Kasımpaşa maçı bence bu maçlardan biri olacaktır. Bir kere sıraladığım nedenlerin ötesinde teknik heyetin şunu sorgulaması gerekiyor; maçın ilk yarısında yaldır yaldır akan bir takım var, maçın ikinci yarısında ise taban tabana zıt bir takım var. Bu neden? Nasıl düzelir? Maçın golleri Victor ve Mauro'dan geldi. Normalde şu son golü yemesek, büyük keyifle goygoy yapacaktım. Victor'un kiralık gelmesine rağmen böyle sevip bağlanması ve özellikle Mauro'ya gösterdiği biat beni duygulandırıyor. Attığı gollerin sürekli birilerine yazılmasına atıfla "finally" yazılı formayı kenarda tutması tatlı bir enstantaneydi. Eğleneceğiz, başaracağız, güzel günlerin fragmanını izledik dün akşam. Bir dahaki maça bu hatalar da olmaz, üç değil beş atarız maç dönmez. Lig her türlü bizim, Avrupa'yı bırakmamak lazım. Hedef 25, yürüyedurun!

#GünlerdenGalatasaray - Fenerbahçe

Fenerbahçe 1-3 Galatasaray (Lucas, Dries, Gabriel)
Tüm hafta Fenerle berabere kalacağız diye ortalarda gezip tam maç saatinde operasyona girmem şoku! Evet maçı izleyemedim. Beklentim çok yüksek değildi açıkçası. Gergin, bol kartlı, golsüz beraberlikli bir maç bekliyordum. Ama Galatasaray'ımız durmamış üç tane atmış. Ben izleyemedim ya, son on yılın en keyifli derbilerinden birisi olmuş. Arkadaşlarım arasında "sen bi dahaki derbiyi izlemesen mi" triplerine girmeye başladılar bile. Neyse bu da böyle olsun. Maçın golleri Lucas'ın oooo şeklindeki golü, Dries'in akıl dolu golü ve Gabi'nin gezdire gezdire attığı gol neticesinde 3 olmuş çıkarması güç olmuş ben ameliyathanede cebelleşirken. Sonra uydur kaydır bi penaltı vermişler Fener'e, hadi gönülleri olsun. Neyse, izlemediğim maçın goygoyunu çevirecek değilim. Çok uzatmamak lazım, neticede bir lig maçıdır, üç puandır, altıda altının bir parçasıdır, liderlik perçinlemesidir, severiz. Yine de son bir kez, goygoydan da çok uzak kalmamak adına, "gitmeeee sana muhtaçlar" askjfalksjfş. Hedef 25, yürüyedurun!

#GünlerdenGalatasaray - Gaziantepspor

Galatasaray 3-1 Gaziantepspor (Barış Alper, Yunus, Michy)
Ooo 3 golle gelen 3 puan mı? Alırız bi dal! Avrupa maçından önce bu maç ertelendiğinde ligin yeni başlamasından, takımın form tutmaya ihtiyacı olduğundan ertelemenin falan gerekmediğinden dem vurmuştum. Neticede Şampiyonlar Liginden elendik, UEFA'dan devam edeceğiz, bu maçın ertelenmesi pek bir işe yaramasa da kazanmak keyifliydi. Gönül isterdi ki dün akşam Aston Villa ile Şampiyonlar Liginde oynayalım, olmadı. Bazen olmaz. Dönelim maça... Galatasaray'ın bu sezon ligde oynadığı 5. maç Gaziantepspor maçı. Geçen maçta tek eksik Yunus'un artık skora ulaşması demiştim, dua zamanımmış herhalde, bu maçta skora gitti evlatcanım! Evlatcan demişken Efe'nin de ince ince takıma entegre olması çok hoşuma gidiyor. Okan Hoca, bazı maçlarda kendisini denedikçe daha da ısınacağına inancım tam. Maçın adamı olarak tribünler Davinson'u seçti, severiz, sıkıntı yok. Ben Berkan'ı da beğendim. Hoca'nın çift forvetle ve beşli orta saha ile oynatmayı planladığı oyunda ileri geri bek olarak kendisini değerlendireceğini ve bugün de bunu denediği için İlyas'ı oynatmadığını düşündüm. Yediğimiz jeneriklik gol de her sezon bir tane denk gelmese işimiz rast gitmiyor. Nazarlıktır. Maça dair söylemek istediğim son şey Selçuk'un bu stada ne kadar yakıştığı ve onca yıla, artık topçu değil hoca olmasına, rakip olmasına rağmen orada hiç sırıtmadığı olacak. Maç önünde neredeyse herkesle, özellikle Nando ile, sarılışına bayılırım mesela! 5 yiyerek başladığımız 5. yıldız sezonunun 5. maçında 5. galibiyet... Hedef 25, yürüyedurun! 

#GünlerdenGalatasaray - Rizespor

Galatasaray 5-0 Rizespor (Davinson, Victor, Gabriel, Dries, Barış Alper)
Milli takım aralarından sonra zorlanır Galatasaray, kitapta yeri var. Adaptasyon sıkıntısı nedense bu takımın genlerinde olan bir durum maalesef. Ama yeni çocuklar, Hoca'nın formda olması, biraz da Rize'nin çok iyi olmaması bu haftayı kusursuz atlatmamıza neden oldu. Maç sonunda Victor'un ilk maçı olmasına rağmen tribüne çıkacak, bayrak sallayacak ve daha önemlisi forma rekabetinde olduğu adamları cayır cayır övecek kadar sahiplenmiş olması çok güzel detaylardı. Maçın adamı attığı bir gol ve yaptığı iki asistle Gabriel oldu bence. Yalnızca skor katkısı değil, Lucas ile olan uyumları da çok şıktı. İki gözümün çiçeği Dries de gol attı. Şu maçın bence tek eksiği Yunus'un skor katkısı verememesiydi, zamanla o da olacaktır. Daha bu takıma Mauro eklenecek. Kanatsız manatsız çiçek gibi takım dizdik yine. Rize maçı konuşturuyor olabilir şerhini düşüyorum ama ben memnunum. Hele yönetimdeki safraları da attığımızı düşünürsek kötünün iyisi iyidir mottosundan yürüyoruz. Hafta içi ertelenen maçı da alırsak liderlikten devam. Bu sene işi şansa bırakmamak lazım. Evet, her sezona aman bu sezon en önemlisi diye çıkıyoruz yola ama bu sezon hakikaten en önemlilerinden birisi. Hedef 25, yürüyedurun!

Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan | Ágota Kristóf

Bu kitapla ilgili söylenebilecek ilk kanı ne kadar yalın olduğu şüphesiz. Sanatsal kaygılar gütmeden, dümdüz derdini anlatıp geçmiş Kristof. Bu sadeliğin de kitabın hikayesiyle bir bağlantısı var bu arada. Kitap bir üçleme. Büyük Defter hikayesiyle başlıyor. Bilmediğimiz bir yerde bilmediğimiz bir savaşta annesi tarafından anneannelerine bırakılan iki oğlan çocuğunun yeni hayatlarına adapte olma çabalarını okuyoruz. Sonra üçlemenin ikinci kitabı Kanıt başlıyor ve birdenbire bambaşka bir üslupla devam ediyor kitap. Artık çocuklar birer birey oluyor, arka kapakta yazdığı için spoiler sayılmaz, yolları ayrılıyor ve iki hikaye okuyoruz. Son bölüm olan Üçüncü Yalan'da ise bambaşka bir kitap okuyormuşuz hissine kapılabilirsiniz, normal, bende de öyle oldu. "Okuduklarınızın hepsini unutun, baştan başlıyoruz" demiş sanki yazar. Oysa üçüncü bölümün anlatımına alışınca, üç kitap arasındaki bağlantıyı kuruyor ve sık sık "aaa" nidaları atıyorsunuz, içeriden veya dışarıdan. Değişik bir fikir, farklı bir üslup, daha önce deneyimlemediğim bir anlatış. Sanki sonu sürprizli biten filmler gibi. Bir sonraki satırda, hatta sayfada ne okuyacağını tahayyül edemiyorsun. Savaş döneminde geçen diğer edebi veya sanatsal eserler gibi kan, ter ve gözyaşı olmadan da o korkunçluğu hissettirmeyi başarmış. Ferhan Şensoy'un da dediği gibi "savaş yüksek oktanlı ve gayet boktan bir şeydir"... Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 372 sayfa ve indirimsiz satış fiyatı 220 TL. Denenir, ıskalamayın.

Hayat | 2023

Neredeyse on ay hiç bıkmadan bu filmi izlemeyi bekledim. Konya'ya vizyona tabii ki gelmedi, malum ortamlara düşer diye çok arandım, yok, yok, yoktu! Neyse ki Türkiye'nin yabancı film dalından oscar adayı olarak gösterildi de yeniden vizyona girince koştur koştur gidip izledim. Bir 21.00 seansında, en sevdiğim şekilde, tek başıma. Demirkubuz mu konuşturuyor bilmiyorum ama tek başına film izlemenin dayanılmaz hafifliğinin, insanın kendi kendine yetebiliyor olmasının kalbinden bildiriyorum, hayat böyle çok güzel! Gelelim filme...

#GünlerdenGalatasaray - Adana Demirspor

Adana Demirspor 1-5 Galatasaray (Kerem, Barış, Dries, Abdülkerim, KK)
Hafta içi Şampiyonlar Ligi'nden elenmiş olmak yeterince travmatikti hepimiz için. Şüphesiz elenmenin ardından bu maça odaklanmak psikolojik olarak epey zordu. Ama beklediğimden daha kolay geçti açıkçası. Bunun da en önemli sebebi tekrar tekrar dillendirdiğim gibi golü erken bulmak. Galatasaray'ın en iyi yaptığı iş bu bence. Golü erken bulup da kaybettiği maç sayısı bir elin parmağını geçmiyordur herhalde. Öte yandan gol ne kadar geç gelirse takım o kadar, tabir yerindeyse, mala bağlıyor. Bu maç özelinde açılışı Kerem yaptı. Sonra Dries'in nefis golünü izledik. Barış'ın golü ve Dries'in rakibe çarptırarak attığı golün neticesinde de ilk yarıyı 4-0 gibi tertemiz bir skorla önde kapattık. İkinci yarıda da Abdülkerim'in bir duran topta attığı gol ile maçın neticesi Galatasaray adına belirlenmiş oldu. Maçın tek ofsaytı Mauro'nun ilk yarıda sakatlanıp çıkmasıydı ki, ben bu yazıyı yazdığım ana kadar henüz kötü bir haber almadık. Dilerim milli arada toparlar ve ilk maçta çivi gibi sahada olur. Milli takım arasından önce böyle bir skora ihtiyaç vardı. Bir şekilde UEFA'da yapılacak 8 maçtan maksimum verim alıp ilerlemek lazım. Şampiyon olmak iyi güzel de şampiyonluğu amaç haline getirirsek, Galatasaray'ın değerlerinden uzaklaşmış oluruz. Hedef 25, yürüyedurun!